Sayfa Yükleniyor...
Arapça bir sözcük olan israf, gereksiz yere para, zaman, emek vb.ni harcama; savurganlık diye açıklıyor Türk Dil Kurumu.
Savurganlık nerelerde yok ki? Zaman, giyim, gıda, çalışma alanı gibi yaşamın her alanında. Savurgan olmak birçok insanın hoşuna gider. Hayatımıza giren bizi içten içe yiyip bitiren bu davranışımızdan da nedense vaz geçmeyiz.
Kanunlara bağlılık, yetiştirilme bilinci, eğitime verdiği önem gibi nedenlerle bazı uluslar, mümkün olduğunca savurganlıktan kaçınır. Dolaysıyla da buradan kazandıkları artı değerler, zenginlik olarak o ulusun insanlarına geri döner.
Komedilere konu olan, çığ gibi büyüyen, sadece bize özgü serpme kahvaltı çılgınlığı var. Bu kahvaltıya serpme demek yerine, sap yiyip saman savurma kahvaltı demek daha doğru olur. (Yurt dışında bu tür uygulamaların olduğunu sanmıyorum.) Serpme kahvaltı, müşteriye sorulmadan genellikle birçok farklı yiyeceklerin sunulduğu bir uygulama. Standart olmayan porsiyonlarla insanların isteği dışında meyve ve sebzelerle süslenilmiş, peynir, zeytin, salam, sosis, reçel çeşitleriyle, salatalar, ekmekler ve daha birçok çeşit, damak tadına hitap edip etmemesine bakılmaksızın, yiyecekler masalara dizilir. Oysa insanların yediği sınırlıdır. Her insanın bir yemek alışkanlığı var. İstemediği yiyecekleri, insanların önüne sererek yemeye zorlamaya hakkınız yok. Yemediğini biz çöpe atarız. Önce gözün doysun… der gibi bir anlam içeriyor.
Görsellik insanların iştahını kabartır. Buradaki amaç önce gözleri doyurmak… Masaya getirilenlerin sadece belirli bir kısmını yenilir, çoğu tüketilmeden geri gönderilir, sanırım çöpe gider… Artan yiyecekler, çöpe atılmayıp başka müşterilere sunuluyorsa ortada bir savurganlık yok. Tabii o zaman ortaya bir başka konu çıkıyor ki bu daha da vahim. İster çöpe gitsin ister başka müşterilere tekrar sunulsun, ikisinin de elle tutulur bir tarafı yok.
Adına serpmeden seçme, beğendiğini al, az ye az öde, çok ye çok öde, alakart, adına ne derseniz deyin…İnsanlar bu serpme çılgınlığından vaz geçmeli. Serpme kahvaltı aslında talep edildiği sürece işletmeler bunu menülerinde bulundurmaya devam edecekler.
Gıda savurganlığı, para savurganlığı, zaman savurganlığı, her türlü savurganlıktan yaptığınız, yapacağınız tasarrufla dünyanın bilmem hangi ülkesinde ya da bu güzel coğrafyada tenceresi olmayan, askıda ekmek, pazar yerlerinde çürük meyve, sebze, çöp kutularına atılan ekmekleri toplayan birilerinin olduğu unutulmamalı… Serpme kahvaltıları hayatımızdan çıkarırsak, bir yerlerde bir aç insanın doymasına, ulaşılamayan gıdaların daha da ucuza tüketilmesine katkıda bulunmuş oluruz. Bu kahvaltı türünün menülerden kaldırılması gerekir ki bir kentin bir köşesinde aç olarak bir çocuk yatağa girmesin, bir annenin açlıktan sütü kesilmesin.
Yiyeceklerin alınması, hazırlanması ve sunulması maliyetleri düşünüldüğünde, fiyatların artması da kaçınılmaz. Yenilmeyen, çöpe giden yiyeceklerin üretim ve taşıma aşamalarında enerji tüketimi, doğal kaynakların gereksiz yere tüketilmesi, çöpte, organik atıklara dönüşürken sera gazı emisyonlarının artmasına neden olması, çevresel etkilerini de düşündüğümüzde kahvaltı savurganlığı ekonomik olmadığı kadar ciddi bir yük…
İnsan nüfusunun yüzde 46’sı yani iki milyar beş yüz milyon insan Dünya Bankası tarafından belirlenen günlük 2 ABD doları olan yoksulluk sınırının altında yaşarken, bir milyar iki yüz milyon insan ise günlük 1 ABD doları olan açlık sınırının altında yaşamını sürdürmekte. Dünya Bankası, eylül ayına ilişkin gıda fiyatları araştırmasını açıkladı. Rapora göre Türkiye, gıda enflasyonunun en yüksek seyrettiği 4. ülke oldu. Dünya Bankası’nın eylül ayına ilişkin gıda enflasyonu verilerine göre Türkiye; Lübnan, Arjantin ve Venezuela’nın ardından yurt içi gıda enflasyonunun en yüksek seyrettiği ülke...
Açlık kapıda, adım adım yaklaşıyor…
Önce kendin için sonra dünya için serpme kahvaltıya son de…