2

Söz Demi : Atatürk’ün Çocuk Sevgisi


  • Oluşturulma Tarihi : 15.11.2023 05:45
  • Güncelleme Tarihi :
Söz Demi : Atatürk’ün Çocuk Sevgisi

Bu ülkenin kurucusu, dünya lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 85.yılında onu saygıyla, minnetle ulus olarak andık. İlkeleri, ışık olsun. “Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz.” Mustafa Kemal Atatürk Atatürk 17 Ekim 1922 yılında Bursa’da kendini karşılayan çocuklara seslenerek nasıl bir gençlik istediğini bu sözlerle belirtmiştir. Atatürk’ün çocuğu yoktu ama içinde bitip tükenmeyen bir çocuk sevgisi vardı. Çocukların bütün istek ve arzularını içlerinden geldiği gibi açıklamalarından çok hoşlanırdı. Vedat Demirci’nin anılarından öğrenildiğine göre, “Atatürk bir gün çocuk balosuna gider. Ortalıkta bir şaşkınlık havası doğar. Küçük bir oğlan salonun orta yerinde kalır. Bu yavru hayranlıkla bir süre Atatürk’e baktıktan sonra, ‘Atatürk’üm, seni öpmek istiyorum’ der. Ortalığa bir sessizlik dalgası yayılır. Bu derin sessizliği Atatürk’ün sesi bozar, ‘Öyleyse, gel öp’ der. Çocuk koşarak Atatürk’ün boynuna sarılır. O sırada diğer çocuklar da ‘Biz de. Biz de...’ diye bağırırlar. Böylece tüm çocuklar Ata’yı doya öperler. Bu görüntü çoğu kişiyi ağlatır. Atatürk de ağlar. Evet, Türk çocuklarının bu engin sevgisi için ağlar. Hem de sevinç gözyaşlarını dökerek. O gün çevresindekilere övünçle, ‘İşte benim kuşaklarım’ der.” Atatürk, Cumhuriyeti ve ülkenin geleceğini gençliğe emanet ederken, yarının gençleri olacak çocukların da riyakarlıktan, ikiyüzlülükten uzak, sevgiyle büyütülmüş, her anını bayram coşkusuyla geçirmiş çocuklar olmasını istiyordu. Bunu Hasan Rıza Soyak bir anısında şöyle anlatıyor: “Atatürk çocukları çok severdi. Onun dilinde çocuk, sevgi demekti. Sevdiklerine, hangi yaşta olursa olsunlar, “çocuk” diye seslenirdi. Bir gün yanına girdiğim zaman, onu (Ülkü’yü) yine büyük adamın kucağında bulmuştum; şakalaşıyorlardı. Çocuk katıla katıla gülerek onun altın saçlarını çekiyor, burnuna yapışıyor, ara sıra yumak elleriyle yüzüne küçük küçük tokatlar indiriyordu. O da çocuklaşmış gibiydi; bir yandan kahkahalarla gülüyor, bir yandan da güya başını korumaya çalışıyordu. Bir aralık bana baktı, gök parçası gözleri sevgi ve neşeden ışıl ışıldı: ‘Çocukluk ne güzel şey… Çocuklar ne sevimli ne tatlı yaratıklar değil mi? En çok hoşuma giden halleri nedir bilir misin?.. Riyakârlık bilmemeleri, bütün istek ve duygularını içlerinden geldiği gibi açıklamaları.’ dedi.

Medeni Kanun, Tevhidi Tedrisat Kanunu, Latin harflerinin kabulü, sosyal hayatta yapılan değişiklikler...ve birçok devrimin temelinde yarının yetişkini olacak bugünün gençlerine Atatürk’ün güven duygusu yatar. Atatürk’ü yüzyılın en büyük dâhisi, essiz bir komutan, bir demokrasi lideri, ekonomist, büyük bir devrimci olmasının yanında çocuklara olan sevgisi ile de benzersizdi. Çocuğu olmamasına rağmen çocuklara karşı bir sevgi seli gibiydi. Atatürk “çocuk” sözcüğüne bir anlam katar sevdiklerine “Çocuk” diye hitap ederdi. Atatürk’e göre vatanı korumak çocukları korumakla başlar. Çocuklar her türlü ihmal ve istismardan korunmalı, her koşulda yetişkinlerden daha özel olarak ele alınmalıdır. O yüz yıl sonrasını görebilen bir dahi olarak yıllar öncesinden bugünkü orta doğu ülkeleri hakkında düşüncelerini açıklamış ve onlar bugün birer birer gerçekleşmektedir. Kendi tarihimizde değil, dünya tarihi dahil, çocuklara Atatürk kadar değer ve önem veren, bu kadar ciddiye alan bir lider yoktur. Hiçbir cumhurbaşkanı bir çocuğu salıncakta sallamamıştır. Bir çocuğu taşıttan kendi elleriyle indirmemiştir. Bir yabancı konukla birlikteyken yanına çocuk almadı. Bir yetişkini dinlerken gösterdiği ciddiyetle dinlemedi. Hiçbir lider onlarla birlikte denize girmedi, objektiflere poz vermedi. Onlarla gezintilere çıkmadı. Hasan Rıza Soyak bir başka anısında şunu anlatır. Bir gün çocuk terbiyesinden konuşuyordu, bu konudaki mütalâalarını izah etti: ‘Çoğu ailelerin öteden beri çok kötü bir alışkanlıkları var; çocuklarını söyletmez ve dinlemezler. Zavallılar lâfa karışınca, sen büyüklerin konusuna karışma der, sustururlar. Ne kadar yanlış, hatta zararlı bir hareket. Halbuki tam tersine, çocukları serbestçe konuşmaya; düşündüklerini, duyduklarını olduğu gibi ifadeye teşvik etmelidirler; böylece hem hatalarını düzeltmeye imkân bulunur hem de ileride yalancı ve riyakâr olmalarının önüne geçilir. Kısacası, artık çocuklarımızı düşüncelerini hiç çekinmeden açıkça ifade etmeye, içten inandıklarını savunmaya, buna karşılık da başkalarının samimî düşüncelerine saygı beslemeye artık alıştırmalıyız. Aynı zamanda onların temiz yüreklerinde yurt, ulus, aile ve yurttaş sevgisiyle beraber doğruya, iyiye ve güzel şeylere karşı sevgi ve ilgi uyandırmaya çalışmalıyız. Bence bunlar, çocuk terbiyesinde ana kucağından, en yüksek eğitim ocağına kadar her yerde, her zaman üzerinde durulacak önemli noktalardır. Ancak bu suretledir ki, çocuklarımız memlekete yararlı bir vatandaş ve mükemmel birer insan olurlar.’ Çocukluk yıllarında kendi gerçekliğini görebilen Mustafa Kemal Atatürk, elbette ki öngörüsüyle de kurduğu ülkeyi gençlere bırakacak kadar onlara güvenmiş ve inanmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’ni gençlere emanet etmiştir. Üzerinde planlar yapılacak yetişkin değil çocuklar. Yapanlar varsa, bilmeli ki tarih hiçbir zaman affetmez.

Kaynak: Atatürk’ten Hatıralar, Hasan Rıza Soyak, Yapı Kredi Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2006. ISBN: 975-08-0882-7. Sayfa: 64-65

Söz Demi : Atatürk’ün Çocuk Sevgisi
İlhan Soytürk
Yazarımız Kim ?

İlhan Soytürk