Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından bu sene de düzenlenen 2016 yılı Gençlik Haftasına Gençlik Temsilcileri olarak katıldık. 81 ilimizden ve KKTCden toplam 164 genç Ankarada bir araya geldi. Aslında bir manada Türkiyenin tüm renklerinin Doğudan, Batıya, Kuzeyden, Güneye birleştiği ve buluştuğu çok anlamlı bir etkinlik oldu. Çok emek verildi, çok çaba sarf edildi ve hepsi biz gençler içindi. Bunun için Gençlik ve Spor Bakanlığımıza; GSB Bakanı Sn. Akif Çağatay Kılıç nezdinde tüm çalışanlarına ve emeği geçen herkese gençler olarak teşekkür ederiz. Bizlerle ilgilenen, 10 gün boyunca kahrımızı çeken bakanlık uzmanları İsmail Çakıroğlu, Murat Tülübaş ve Ozan Uruça da ayrıca bir teşekkür etmeden geçmek olmaz.
Var olan hakikati konuşmak, zikretmek bizim önceliğimiz olmalı. Ama pozitif bir hakikat ama negatif... Bugün şu hakikati de bir kez daha gördük ki; biz gençler olarak Cumhuriyet tarihinin en iyi, en parlak, en çok yatırım ve destek gördüğümüz bir gençlik dönemini yaşamaktayız. Yaşımız itibariyle geçmişteki gençlik dönemlerini yaşamamış olsak bile, yaptığımız okumalar, araştırmalar, dinlemeler ve edindiğimiz tecrübeler bize gösterdi ki bugünün gençliği ve gençleri her açıdan çok geniş ve sağlıklı imkanlara sahipler.
Kendimizi ifade edebilmekten, ifade etmek istediklerimizi en üst mercilere ulaştırmaya kadar her iletişim kanalı açık. Müthiş maddi yatırım ve desteklerle gençlerin sosyal, bilimsel ve siyasal çalışmalar yapmaları sağlanmakta. Anadolunun her köşesinde müzikten, tiyatroya, resimden müzik enstrümanlarını çalmaya kadar her gencin kendi yeteneğini en üst düzeyde sergilemesi ve kendi özgüvenini kazanmasının yolu açılmış durumda. Bunların hepsi yeter mi? Elbette hayır. Henüz istenilen seviyeye de ulaşılabilmiş değil. Biz gençler adına zirve görünüyor olsa da zirveye çıkmak için kat edilmesi gereken çok uzun ve engebeli yollar var. Ama bu işin dümeni de artık bizde. Gemi de bizim, kaptan da biziz.
Evet, Gençlik Haftasında önce Gençlik ve Spor Bakanımızla bir araya geldik. Kendisinin samimiyeti ve biz gençlere ağabeyliği, her an bizimle ilgilenmesi bizleri hem mutlu etti hem de geleceğe dair çok umutlandırdı. Millet artık yüzü gülen, gençlerini dinleyen, gençlere soru soran-sorduran ve sorulan her soruya samimiyetle cevap veren bakanlar da görüyor.
TBMM başkanımız Sn. İsmail Kahramanı ziyaret ettik. Kendisini can kulağıyla dinledik. Zira Sn. İsmail Kahramandan duyacağımız her söz, her nasihat bizler için önemliydi, öyle de oldu. Bizlere bir hafıza yoklaması yaptırdı. Tarih dersi verdi. ABD kongre salonunda portesi bulunan 16 büyük düşünür-devlet adamı-filozof arasında Osmanlı padişahlarından Kanuni Sultan Süleymanın da portresinin bulunduğunu kendisinden duyduk ve öğrendik.
Başbakanımız Ahmet Davutoğlunu Çankaya Köşkünde ziyaret ettik. Evet, masum insanlara idam kararlarının verildiği Çankaya! Ülkesini sevenlerin sürgünlerine onay verildiği Çankaya! Gece vakti ışıklarını açık bırakarak darbelere göz kırpan Çankaya! 28 Şubatı yapan Çankaya! Bu ülkenin asli unsurlarından biri olan Kürt milletine bu ülkeyi ve vatanı haram ve yasak eden Çankaya! Cumhuriyetin ilk 80 yılı boyunca omuzlarında, sırtında bu milletin, evlatların, anne- babaların ahını, günahını alan Çankaya!
Ama gelin görün ki o Çankaya 2007den beri çok değişti. Eskidi, eskidi ve eskidi. Abdullah Gül ile Recep Tayyip Erdoğan en nihayetinde tevazusunu hiçbir şeye değişmeyen Ahmet Davutoğlu ile bambaşka bir yüze kavuştu. Başörtülüye hayatı zindan eden Çankayada bu hafta başörtülü gençler vardı. Kürt vatandaşına sen yoksun diyen Çankayada bu hafta Kürtler vardı! Çankayada dolaşırken kendim için; onurla ve gururla Çankayada bir Kürt diyebildim.
İşte o Çankayada Başbakan Ahmet Davutoğlunun son misafirleriydik. Bizleri en güzel şekilde ağırladı. Bir hayat dersi verdi ve içinden her binayı yükseltecek harcı olan bir ders. Nasihat etti. Bizler dinledikçe ve o konuşmanın bir başbakan olarak artık yapılmayacağını da hatırladıkça duygulandık ve üzüldük. Başbakan gitmemeliydi dedik. Ama bir tesellimiz vardı; O da hala Davutoğlunun hocamız olduğu ve olacağıydı.
En son olarak da Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde nam-ı diğer Sarayda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanı ziyaret ettik. Biz gençler onuruna verdiği resepsiyona katıldık. Her şey muhteşemdi. Şıklıkla sadelik yarışıyordu. Aylarca Külliye veya saray hakkında söylenen şatafat-lı iddialar çok anlamsız kalmıştı. Her şey içerden daha başkaydı. Orada Türkiyeyi görmeniz mümkündü.
Cumhurbaşkanı teşrif ettiğinde milletin evi diye konuşmasına başladı. Hakikaten 10 Ağustos 2014ten beri külliyede halkı ağırlama usulü ve samimiyeti açısından baktığımızda tam da milletin evindeydik. Konuşmasını bitirdikten sonra hepimizle tek tek ilgilendi, tanıştı ve konuştu. Avâzeyi bu âleme dâvûd gibi sal/ Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş misali hoş bir sada bıraktı biz gençlerde.
Şükran ve minnetle...