Hayır diyenlere şeytan demeye başladılar. Evet diyenlere Allahı inkâr ederler çamurunu atmaya koyuldular.
Bir din şarlatanların elinde ancak bu kadar yerle yeksan edilirdi. Bir din ancak bu kadar itibarsızlaştırılırdı. Bir din kendi mensupları tarafından ancak bu kadar ayaklar altına alınabilirdi. Bu güzel dini yani İslamı yani Aliya İzzetbegoviçin ifadesiyle iyi ve güzel olan ne varsa hepsinin diğer adı olan İslamı bir evet ve hayır uğruna nasıl da basit ve kıymetsiz ağızlarına yama yaptılar.
Vatanseverliği sadece evet demekle veya sadece hayır demekle ölçmeye başladılar. İlkeleri düşünmeden, değerleri hesaba katmadan, toplumsal, siyasal, ekonomik şartları göz önüne almadan sadece iki kelime üzerinden bir siyaset gündemi kurmaya çalışanların ve bu gündem üzerinden ülkemizin kaderine şekil vermek isteyenlerin samimi olduklarını nasıl düşünebiliriz?
15 Temmuz gecesi sabaha kadar meydanlarda olan bazı vatandaşlar 16 Nisanda hayır vereceklerine dair bir tercihe sahip olabilirler. Bu pek tabiidir. Şimdi bu insanlara terör damgası vurmak ve onları FETÖ-PKK ile bir tutmak kimin ne işine yarayabilir? Ya da evet diyenleri aynı şekilde ihanetle itham etmek hangi aklın ürünü olabilir?
Her iki seçenek ve tercih de demokrasinin, kişi hak ve hürriyetlerinin birer parçasıdır. Evet ve hayır birbirini besleyen önemli kaynaklardır. Bırakalım da herkes dünya görüşü, felsefesi, ekonomik ve sosyal durumu, eski ve yeni maddeler arasındaki farklar bağlamında kendi kararını versin. Halkın vereceği karar en doğrusu olacaktır ve siyasiler bu karara saygı göstermek, tabi olmak zorundadırlar.
Türkiyede şuan hala karar vermeyen yani anketlerde kararsız olarak belirtilen geniş bir kitle var. Bunlar asıl belirleyici konuma sahipler. Yaklaşık 2 aylık bir süre zarfında partilerin sahaya inmeye başlamasıyla beraber bu kararsızlık oranı her geçen gün düşecek ve tercihlerin rengi belli olacaktır.
Akıl ve mantık ölüsünde, ideolojik veya farklı bir saplantı olmadan, ya da kör bir muhalifliğin esiri olmaksızın sandığa yansıyacak her bireysel tercih önemli ve kıymetlidir. Zaten demokrasi dediğimiz şey tam da bu değil mi? Aksi takdirde hayır diyenleri terörist ilan edeceksek, evet diyenleri ihanetle suçlayacaksak oy pusulalarına devlet izni ve katkısı ile evet & hayır yazmanın ve mührü hazırlamanın, referanduma gitmenin nasıl bir izahı olabilir?
16 Nisan Türkiye için yeni bir milat olacaktır. Evet de çıksa hayır da olsa sonuçları itibariyle yeni başlangıçlara gebe bir dönem başlayacaktır. Bundan dolayı birlik içerisinde olmak ve kararlara saygı ile yaklaşmak durumundayız. Aksi takdirde ülkemize katkı sunmak yerine zarar vermiş oluruz.
Ezcümle olarak ben de şahsi kanaatimi dile getirmek isterim. Ülkemizin geleceği ve salahiyeti adına, tam demokratik ve sivil bir anayasanın ve daha şeffaf daha net bir yönetim modelinin zemini hazırlamak için bu sistem değişikliğini öneme haiz görmekteyim. 1876dan beri devam edegelen parlamenter sistemin yaşattığı tıkanıklıkların ortadan kalkması ve sürekli millet iradesi üzerinde beliren her türlü vesayetin kalkması adına evetten yana bir tercihte bulunacağımı ilan ederim.
Ben bir birey olarak burada kendi kalemim ve irademle nasıl ki evet diyeceğimi açıkça ifade edebiliyorsam hayır demek isteyenler de aynı şekilde ifade edebilirler, etmelidirler. Ne dedik. Evet de hayır da birbirinden beslendikçe anlam kazanır.
Bu sebepten dolayı özellikle İslamı ve İslami değerleri bu süreçte kullanmamaya özen göstermek, Gayretullaha dokunacak her söz ve eylemden kaçınmak gerekir. İslam bir referanduma malzeme olmayacak kadar üstün bir şeydir, ne sandığa sığar ne de evet veya hayıra malzeme olur!