Olayın Cumhuriyet sonrası tarihi okumasını ve tarihi analizini yaptığım vakit Kürt meselesi ifadesini kullanmaya özen gösteririm. Zira Kürt meselesi ile Kürt sorunu arasında çok fark vardır ve bu iki ifade, mevcut olayın-problemin ya da tartışılan konunun kaynağı ve gerekçeleri açısından zıt iki kutbu temsil etmektedir.
Kürt meselesi denildiği vakit anlaşılan veya anlaşılması gereken; Kürtler dışında, egemen olanların ve daima egemen olmak isteyenlerin ve kendi varlıklarını başkalarının ama özellikle Kürtlerin yok olmalarına ya da yok olma derecesinde etkisiz kalmalarına bağlayanların, Kürtler üzerinde oluşturdukları fiziki ve manevi ceza, fiziki ve manevi şiddet ile güçlendirdikleri siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel baskıdır. Yani kısacası; Kürt halkının, olayın çıkışına ve büyümesine sebep olacak bir etkisi ve dahli olmadığı ve olmasını da istemedikleri halde kendilerini böylesi ciddi bir tarihsel olayın merkezinde bulmaları tam anlamıyla Kürt meselesini ifade eder.
Kürt sorunu ise daha çok; her şey yolundayken ve Kürtlerin tüm haklarının hiçbiri tehlike ve tehdit altında değilken; Kürt halkının belki de daha fazlasını almak ve toplum içinde ayrıcalıklı bir konuma gelmek için başlattıkları-başlatacakları bir isyanın sonucunu ifade eder.
Bu konuyla alakalı olarak bir yazıma yapmış olduğu yorum ile de konunun daha iyi anlaşılmasına katkı sunacağını düşündüğüm için lisedeki edebiyat hocam ve değerli büyüğüm M. Reşit ASLANIN şu ifadelerini de paylaşmakta fayda görüyorum. sözcüklerin çağrışım değeri denen bir ölçü birimi vardır. Sorun sözcüğünün çağrışım değeri (negatif)olumsuzdur. Kürt Sorunu dendiğinde olumsuz çağrışım, anlama örtülü bir şekilde hâkim olur. Algısal bir yerleştirme küçük dozlar halinde zamanla bu şekilde yerleştirildi. Bizim bundan kesinlikle kaçınmamız lazım. Kürtlere dair tarihsel süreç okumalarımızda her şey güllük gülistanlık iken Kürtler amiyane tabirle arıza çıkarmışlarsa doğrudur Kürt Sorunu vardır. Şayet öyle değilse -ki öyle değil- ortada Kürtlerin var olan gidişata, durumlara, haksızlıklara, adaletsizliğe itirazı vardır. Tarihi vak'aları bu bağlamda doğru okumak gerekir. Her itiraz kendisiyle beraber bir sorun değil bir 'Mesele/Hadise' ortaya çıkarır diye düşünüyorum.
Öyle tahmin ediyorum ki, değerli hocamın yukarıda paylaştığım açıklaması ile mesele ve sorun kavramları arasındaki ince farkı ve farkın teferruatını daha iyi idrak etmişizdir. Aynı zamanda yıllarca eski devlet ve devlet içindeki derin devlet, Jitem gibi yapıların ve bunların destekçilerinin Kürt sorunu ifadesini bilerek kullandıkları da aşikârdır. Netice itibariyle meselenin kaynağını ve boyutunu değiştirmeye, onu bir sorun olarak göstermeye ve bu şekilde kendi haksız ve adil olmayan mücadelelerine bir meşruiyet kazandırmaya ihtiyaçları vardı. Bunu kısmen başarmış olsalar da tarih önünde gerçekler saklanamaz ve neyin mesele, neyin sorun olduğu er ya da geç anlaşılır. Devletin de bakış açısıyla bu olayın bir sorun değil de mesele olduğu AK Parti ile gerçekleşti. Zaten Cumhuriyet sonrası ülkemizin karşı karşıya kaldığı ve yıllarca mücadele ettiği engellerin büyük bir çoğunluğu sorun değil meseledir. Meseleler ile de yüzleşme AK Parti hükumetleri ile gerçekleşmiştir, en başta Kürt meselesi olmak üzere.
Buradaki maksadım Kürt meselesini tekrar ele almak değil. Son 10-13 yıllık zaman diliminde Kürt meselesinin muhatap bulma açısından önemli bir aşamaya geldiği hepimizin malumdur. Üstelik bu mesele artık bir şekilde çözülecek. Benim bugün dile getirmek istediğim asıl konu Kürt sorunun nasıl konuşulacağı, kim tarafından muhatap alınacağı ve kim tarafından nasıl çözüleceğidir. Çünkü son yıllarda fakat özellikle çözüm süreci masasını devirerek, kendi eliyle yarattığı krizle birlikte ateşkesi bozan ve çatışma dönemlerini yeniden başlatan PKK-KCK artık Türkiyede Kürtlerin başına bir çuval gibi geçirdiği Kürt sorununu hamiliğini yapmakta, başrolünü oynamaktadır.
Kürtler, maalesef son bulmak üzere olan 90 yıllık bir meseleden, ne zaman son bulacağı bilinmeyen bir soruna doğru ilerlemekte ve bu yolda Kürtleri arkasından yürümeye mecbur bırakan, ölümü gösterip sıtmaya razı eden ise PKK. Her şey iyiye gidiyorken ve bu iyileştirmeler devlet eliyle yapılıyorken arıza çıkaran PKK. Mesele dönemlerinde yapılmayan ama AK Parti dönemlerinde son hızla inşalarına başlanan ve her yerde yükselen okul, hastane, fabrika, havaalanı ve daha nice yapıyı kendi eliyle bozup sorun çıkaran PKK. Mesele dönemlerinde devletin faili meçhul cinayetler ve susturma arayışlarının bir ürünü olarak kullandığı Beyaz Torosları alıp direksiyonuna geçerek temsilcisi(!) olduğu Kürtlerin evlatlarını kaçıran, kaybeden ve bunu barış adına yaptığını iddia ederek Kürtleri sorun çıkmazına sürükleyen PKK.
Dünün meselesini ortaya çıkaran laik-burjuvazi Kemalizmin yerini alan ve bugünün sorununa sebep olan laik-burjuvazi PKK. Dünün beyaz Türkleriyle, ittihatçılarıyla mesele çıkaranların yerini alarak beyaz Kürtleri ve Kürt İttihadıyla bugün sorun çıkaran PKK. Kürt meselesi ile Kürtlerin hak isteme, sesini yükseltme ve hürriyetine kavuşma talep ve mücadelelerini bastırıp artık bunların hiçbirini yaptıramayacak Kürt sorununun sahibi PKK. Meseleyi masada, müzakere ve demokratik yollarla çözmeye çalışan bir hükumet ve devlet mantığını sorun ile şiddete ve silaha zorlayan ve bu uğurda Kürtleri harcayan PKK.
Ne olduğu belli olmayan devrimci halk savaşları ve öz yönetim ilanları ile meselenin aktörlerine şiddeti gösterip sorun çıkaran PKK. Bir zamanlar Doğuyu harabe ve enkaza çevirip mesele yapan devletin yerini alarak Doğuyu aynı harabe ve enkaza çevirip sorun yapan PKK.
Hâsıl-ı kelam Türkiyeyi ve Kürtleri Kürt meselesinden Kürt sorunu ateşine atan PKK.