abdulkaharcacur@gmail.com
Nisan ayının ortalarında yapılması öngörülen referandumla beraber son 3 yıl içinde 5. seçimi yaşamaya yaklaşıyoruz. Bu 3 yıl içinde Türkiyede hiç mi hiç sular durulmadı, gündemin ateşi hiç düşmedi. 15 Temmuz ile beraber de her geçen gün artarak devam eden bir belirsizlik mevcut.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükumet de bu belirsizliği MHP ile ittifak halinde sistem değişikliğini öngören kısmi bir anayasa değişikliği ile gidermeye çalışıyor. Bu belirsizlik durumu aynı zamanda sadece devlet kanadında değil, toplumun her kademesinde mevcut. Ekonomik, sosyal, siyasal belirsizlik aynı zamanda vatandaşı da gelecek noktasında kaygılandırmaktadır.
Şuan halk da devlet gibi aslında bu referandum sürecinin hemen gelip geçmesini ve ülkenin düzlüğe çıkmasını beklemekte. Çünkü evet taraftarları problemlerin büyük kısmının evetin kazanması halinde ortadan kalkacağını düşünürken; hayır cephesi de her şeyin hayır ile düzeleceğini belirtmektedir.
Partizanlık ve ideolojik saplantı olmadığı sürece her iki grubun ve dahi haricilerin kendi tercihlerinin muhakkak reel, haklı ve meşru gerekçeleri vardır ve buna ifade hürriyeti, demokratik bir şekilde tercih yapabilme hakkı kapsamında saygı duymak lazım.
Her iki tarafın birbirini dinlemesi, kendi tercihlerini sebepleriyle beraber adabıyla münazara etmeleri çok kıymetli olacaktır. Maalesef bugün bu kültürden ve ahlaktan çok uzaklaşmış bir vaziyetteyiz. Hayır diyenleri ihanet ve teröre destekle suçlamanın karşısında, evet diyenleri de ülkeyi bölmek, rejim değiştirmek ve doğal olarak ihanetle suçlayan başka bir cephe var.
Unutmamak gerekir ki, sandığa gidecek ve gitmeyecek, hayır veya evet diyecek herkesin kendince, inancına, siyasi düşüncesine, dünya felsefesine ve vicdanına, aklına dayalı bir gerekçesi vardır. Reel bir şekilde ve akl-ı selim ile evet veya hayır diyecek her vatandaş inanıyorum ki bu ülkenin ve halkın iyiliğini, geleceğini düşünmektedir. Referandum sonucu ne olursa olsun bu sonucun iyiye ve hayra çıkması yine bizlerin elinde.
Bu referandum Türkiyenin yaşadığı ilk halk oylaması olmadığı gibi son da olmayacaktır. Aynı zamanda bu oylama her şeyin sonu da değil. Ülkemizin geleceği ve bölgesel anlamda girdiğimiz bu çıkmazdan çıkmak için elbirliği yapmak zorundayız. Hamaseti, nefreti, intikamı, düşmanlığı en azından minimize etmek adına herkesi elini taşın altına sokmalı.
15 Temmuz gibi kritik bir gecede FETÖ ihanetine karşı asla unutulmayacak bir destan yazmış ve mücadele vermiş bir halk olarak Türk, Kürt, Alevi, Sünni fark etmeksizin birbirine aidiyetini kanıtlamış olan bizler bundan sonra da aynı şuur ile devam etmeliyiz.
İbn-i Haldunun dediği, Adaletsizlik medeniyetleri yok eder uyarısını hem halk olarak hem de devlet olarak varlık gayemiz ve yaşama düsturumuz olarak hayatımızda tatbik etmeliyiz. Adaletsizlik ve haksızlıktan fersah fersah uzak durmalı, düşmanımız dahi olsa kimsenin hakkını yemeden hizmetimize devam etmeliyiz.
Birçok değerimizi üstelik çok zor elde edilen şeylerin çoğunu tükettik ve maalesef yerine yenisini de üretip koyamadık. Geçmiş tecrübelerin ve gelecekteki yeni başlangıçların bu anlamda bizlere ders olmasını dileriz.
Her şeyin daha güzel olması temennisiyle. Sağlıkla kalın...