Anayasa değişikliği teklifi geçtiğimiz hafta yeni düzenlemelerin neticesinde komisyondan geçti. Muhtemelen önümüzdeki haftalarda genel kurula sunulacaktır. 330 şartını sağlaması halinde de bahar ayında Türkiyeyi yeni bir referandum stres ve heyecanı bekliyor olacak.
Bu yeni teklifin en önemli maddelerinden biri de şüphesiz seçilme yaşının 25ten 18e indirilecek olmasıdır. Aslında yıllardır Sn. Cumhurbaşkanımız sürekli gündeme getiriyordu. Yani bu maddenin eklenmiş olması bir sürpriz değildi elbette.
Fakat bu konuda yanlış anlaşılan bir durum var, onu izah etmek gerektiğini düşünüyorum. Seçilme yaşının 18 yaşına düşürülecek olması, sanki 18 yaşındaki herkesin aday olacağı, kazanacağı ve meclisin deneyimsizlerce oluşturulacağı şeklinde anlaşılmakta ya da bilinçli bir şekilde böyle bir algı yayılmakta. Aslında burada üzerinde durulan şey; 25 ile 18 yaşları arasındaki istekli, deneyimli, özverili, başarılı insanlara da mecliste ve diğer yönetim kademelerinde temsil alanı açmaktır. Yani 25 yaşın altındaki tüm insanlar 18 yaşında olmadığına ve arada 6 farklı yaş grubu bulunduğuna göre bunların tümüne alan ve fırsat açılmış olacak. Evvela bu durum meclisin biraz daha gençleşmesine ve daha dinamik olmasına da zemin oluşturacaktır.
Aynı zamanda bu durum yerel seçimler hatta muhtarlık seçimleri için de geçerli olacağından belediyelere ve mahallelere yeni bir heyecan soluk getirecektir. Muhtarlığın artık ak saçlılardan biraz da olsa arındırılacak olma ihtimali bile şimdiden bir heyecan oluşturmuş durumda.
Esasında bu madde üzerinde tartışılması gereken hususun ziyadesiyle günümüz gençliğinin hali hazırdaki durumu olmalı. Yani söz konusu tartışma gençlerin mecliste/ diğer yönetim alanlarında bulunması veya bulunmaması gerektiği üzerine değil, bugünkü gençlik mecliste bulunabilecek durumda mı? sorusu üzerinde şekillenmeli.
Milletvekili olmak, evvela kişinin kendini tanımasını, kendini bilmesini ve kendini anlamasını gerektirir. Bu bir benlik meselesi. Acaba bugünün gençliği kendi benliğinin farkında mı? Kendini öğrenmiş ve anlamış mı? Bizim toplum ve devlet olarak bunun üzerinde durmamız lazım.
Yine, bugünkü gençliğin sorgulama, eleştirme ve özeleştiri melaikeleri ne kadar kuvvetli ve verimli? Bunun muhasebe edilmesi lazım. Gençliğin; yönetimin ve temsiliyetin her kademesinde bulunması şart. Ama bugünkü gençlik, yani 2017 Türkiyesinin veya 2019daki seçimlere girecek olan Türkiyenin gençliği buna hazır mı?
Gençlik olarak fikir üretebiliyor muyuz? Gençlik olarak sahip olduğumuz duyguları, akıl muvazenesine taşıyabiliyor muyuz, yoksa sadece duygu olarak mı kalıyor? Gençlik olarak ahlakımız, kültürümüz, samimiyetimiz, basiret ve ferasetimiz slogan atmanın veya sloganlaşmanın ötesine geçebiliyor mu?
Gençlik olarak ne kadar farklıyız? Ne kadar özgünüz veya ne kadar özgürüz? Bir öteki olmadan ya da bir öteki yaratmadan hayatımıza şekil verebiliyor muyuz? Bugünkü mevcut gençlik ve hali, aynaya baktığında herhangi bir konuda yeni bir şey üretebilecek durumda mı? Yoksa aynaya bakarken kendini dahi göremeyecek kadar gözleri buğulanmış mı?
Çağa/zamana ayak uydurmaktan çok, çağı/zamanı okumanın önemini bugünkü gençlik fark edebilmiş mi? Yoksa bizler çağa/zamana ayak uydurma telaşından içinde bulunduğumuz çağı/zamanı okumayı dahi aklımıza getir(e)miyor muyuz?
2016 Türkiyesinin gençliği bugün elindekilerle, üretebildikleriyle, geçmişin muhasebesini ve geleceğin öngörüsünü ne kadar sağlam yapabiliyor? Bugünkü gençlik ne kadar gündemde veya ne kadar gündem oluşturabiliyor.(Gündemden kastım şiddet, suç veya eğlence temalı şeyler değil)
Değerli kardeşim, genç girişimci Süreyya KÜÇÜKMEHMETOĞLUNUN bana ifade ettiği biz bugünkü gençlerin; mış gibi yaparak, mış gibi yaşayarak kendini kandırmışlık durumu ve sosyal medya tembelliği acaba bugünkü gençlerin tek sorunu mu?
Hâsılı, bu soruların hepsi bugünkü gençler ve gençlik durumu için sorulması elzemdir. Eğer sorulması bu kadar elzemse demek ki gençlerin ve gençliğin, başta gençler olmak üzere, toplumdan, eğitimden, eğitim sisteminde kaynaklı problemleri var.
Duyguları aklının önüne geçmiş ve müthiş bir umursamazlık ile dünyayı kurtardığını, fetih üstüne fetih yaptığını sanan bugünkü gençliğin meclise girmesi elbette beraberinde kaygılar getirecektir. Ama tekrar vurgulamak istiyorum; söz konusu problem mecliste veya yönetim kademelerinde gençlerin de yer bulması değil, bugünkü gençlerin yer bulması halinde oluşacak olan kaygı ve problemlerdir.
Bu sorunlar da orta vadede birey ve toplum bazında yapılabilecek olan düşünsel reformlarla ve yeni bir gençlik teklifi ile ortadan kaldırılabilir. Yeni bir gençlik teklifi hayat bulduğu takdirde; hem ülkemize, hem Müslümanlara hem de dünyaya yeni bir insan teklifi sunar. İşte beklenen özgürlük yeni teklifle gelir. Yeni bir gençlik teklifinin temelini de fikir üretimi ve kendini anlama çabası oluşturmalı.
Ama şu itirafı da es geçmeden; biz daha yolun çok hatta en başındayız.