Uzun zamandır bu yazıyı yazmak aklımdaydı. Fakat yaşanan diğer gelişme ve hadiseler bunu bir süre ertelememe sebep olduysa da bugün yazmam gerektiğini düşündüm.
27.02.2016 tarihli Başbakana Şikâyetim Var, Gençliğiniz Sloganlardan Boğuluyor başlığıyla AK Parti Gençlik Kollarının kısır çalışmalarını eleştirdiğim bir yazı yazmıştım. (http://www.ilksesgazetesi.com/yazar/basbakanasikyetim-var-gencliginiz-sloganlardan-boguluyor-2825.html)
O yazıda şöyle bir cümle vardı: K. Marxı okumayan ama K. Marxı yine okumadıkları Necip Fazıl veya Nurettin Topçunun birkaç ezberlenmiş sözü ile eleştiren bir gençlik ve gençlik liderleri
Bu yazımı okuyup ama anlamayan ya da okuduğunu ve anladığını sanan bir muhatap başkan buna çok içerlenmiş olacak ki, benimle karşı karşıya gelince bana ve yanımdaki arkadaşlara hitaben Marxın çocukları ifadesini kullandı. Daha sonra çok büyük bir bilgin edasıyla Haftada tam 1 kitap bitiriyorum fakat bugüne kadar K.Marxı hiç okumadım ve okumayacağım dedi.
Beni Marxist veya Marxçı sanmıştı muhtemelen ve yazımı anlamadığı da ortadaydı. Ama ben çok net bir eleştiride yaparak 2 tespiti sunmuştum.
İlki; biz yeni nesil gençler ve gençliğe yön veren ama özellikle siyasi partilerdeki gençlik başkanları K.Marx ve benzeri düşünürleri okumadığımız ve fikirlerini bilmediğimiz halde, onları yine kendi değerlerimiz olan fakat bilmediğimiz, tanı(ya)madığımız Necip Fazıl, Nurettin Topçu, Aliya İzzetbegoviç, Muhammed İkbal gibi isimlerin birkaç cümlesi veya ezberlenmiş söz ve düşünceleriyle çürütmeye, tarihin akışı içindeki yerlerinden etmeye çalışıyoruz.
İkincisi de; böylesi büyük düşünürleri okumak ve onlarla çarpışma korkumuz var. Kapital kitabının kapaklarını açmaktan korkan bir genç nesil yetişiyor. Marx deme, Kapitali okuma, Komünist Manifestoya en az 10 km uzaktan yürü diyen liderlerimiz, başkanlarımız var. Eh bunlarla da bir yere varılmaz o da ayrı.
K.Marxı okumak bizi neden Marxist yapsın ki? Şu an üzerinde durduğumuz maddi hayat sistemini bu düşünürler inşa etmedi mi? Yine şu an istesek de istemesek de, karşı çıksak da çıkmasak da bu düşünürlerin kurmuş olduğu sistem üzerine yaşamaya mecbur değil miyiz? Yediğimiz içtiğimiz her nimetten tutun da kullandığımız her alet ve araç bu sistem sahibi kişi ve toplulukların tekelinde değil mi? Düşüncelerimizi ve hayat şartlarımızı bunlar şekillendirmiyor mu? Hatta ne giyeceğimize ve hangi ortamlarda bulunacağımıza, nasıl hareket edeceğimize bunlar karar vermiyor mu? Bu sorular ve devamının cevapları hiç kuşku yok ki; kocaman bir evet. Maalesef acı ama gerçek.
Peki, biz bu sistemi yıkmak ve yok etmek istiyor muyuz? Kısa vadede mümkün olmasa da uzun soluklu sağlam bir birikimle mümkün. O zaman mevcut sistemi yıkmanın yolu nedir? Sistemi kuran düşünce yapılarını ve sistemin temellerini bilmeden sistemi yıkmak mümkün mü? Elbette hayır. Yani, K.Marxı bilmeden, okumadan onu yok etmeye, düşüncesini silmeye kalkışırsanız altında kalır en nihayetinde çok iyi bir Marxçı olursunuz. Bizim başkanın sonu da öyle olacak gibi.
Bunlarla yüzleşmek lazım. Şu an örnek isim Marx olduğu için bunu tartışıyoruz. Ama bu ve benzeri tüm isimler, tüm eser ve düşünceler ve bizim karşımızda olan tüm inanç ve inanç sistemleri bizim, yani Müslüman aklın süzgecinden geçmeli. Biz gençlere bunları öğrenmek ve öğretmek için birileri öncülük etmeli, yol göstermeli.
Marxın çocuğu şeklinde yakışıksız, adabsız ve edebsiz bir ifade kullanmak yerine, Marx üzerinde bizlerle tartışabilecek ve fikir çatışması çıkarabilecek gençlik başkanları lazım. Marxı bugüne kadar okumadım ve okumayacağım diyen değil, Marxı okudum ve şu konularda açıklar buldum, yanlışlar tespit ettim, eksik ve kusurları ortaya çıkardım deme cesaretini gösteren gençler ve başkanlar lazım. Zaten okunup analiz edildiğinde kendi içinde çeliştiği görülen, yanlışları ve kusurları tespit edilebilecek başta Marxist düşünce olmak üzere çok batılı düşünce ve sistem mevcut.
Abdurrahman Dilipakın şu cümlesini hiç unutmam. Gençler siz Kuranı Kerimi kaç kez okudunuz bile demiyorum. İncili, Tevratı, Zeburu kaç kez okudunuz diye soruyorum? Evet, hakikat bu iken ahvalimiz ortada. Bizim meşhur başkan Abdurrahman Dilipakın bu cümlesini duymuş olsaydı muhtemelen Hocam ben haftada tam 1 kitap okuyorum, ama bugüne kadar İncili, Tevratı, Zeburu okumadım ve okumayacağım derdi!
Nevzat Arabacı: Eğer bir Müslüman Marxın veya bir başkasının düşüncesini bilmediği, okumadığı ve onu çürütecek bilgi ve birikime sahip olmadığı için bu düşünceler altında ezilirse ya da bu düşünceleri savunmaya mahkûm olursa bunun vebali hepimizedir. Onun için bunları çok iyi okuyup bileceğiz. Başkan bey Nevzat Arabacıyı da iyi bilir ve tanır. Umarım bu sözü kulağına küpe olur onun.
İmtihanımız zor. Çok konuşan, ağzı çok laf yapan ve bağırmaktan da öteye götüremeyen bir vizyonsuzluğumuz var. Birileri ısrar ile eşek arısı olmamızı istiyor. Eşek arısı gibi sabah akşam ses çıkarıp ama bir türlü bal yapamayalım istiyor. Ya da aynı birileri bizi yanlış adrese gönderiyor. Deveyi bulmak için eşek pazarına giden adamın hikâyesi gibi. Deveyi bulmamız için bizi eşek pazarına gönderiyorlar. Kendilerinin gittiği ve deve diye eşek aldıkları pazara.. Biz deve istiyoruz, onlar bize eşek gösteriyor. Şimdilik bunların arasında dolanıp duruyoruz. Bakalım kim kazanacak? Ya bizler eşek arısı olmayacağımızı ve eşek değil deve aradığımızı, deve istediğimizi söyleyeceğiz ve deveyi bulacağız; ya da bir süre sonra sabah akşam bir şey üretemeyen vızvızcı arılar gibi olacağız.
Fakat, K.Marxın çocukları kazanacak gibi..