Geldiğimiz nokta itibariyle PKK ile Kürt meselesini birbirinden ayırmak mümkün mü? PKK ile silahlı mücadele yürütmek aynı zamanda Kürt meselesini de çözer mi? Bugünün Türkiyesinde bu sorulara cevap vermek öyle çok zor ki; bu zorluk çözüm arayışlarını da ayrıca çıkmaza sürüklüyor. Çünkü bugün değişen ve dönüşen devlet politikaları ve AK Parti hükumetlerinin çok boyutlu ve uzun vadeli çözüm çalışmaları, PKK veya terör sorunu ile Kürt meselesini birbirinden ayırmış ve hatta ikisinin farklı şekillerde tartışılmasını dahi sağlamıştır.
Siyaset sahnesinde bu şekilde ümit verici değişimler yaşanırken; bunun sosyal hayata ve halklar tabanına maalesef yansımaları bu denli ümitli ve olumlu olmamıştır. Hatta son yıllarda halklar arasında meydana gelen ayrılıklar ve zihni bölünmeler bu meselenin uzun yıllar devam edeceğinin işaretleri olmuştur. Bu da devlet ve siyasi iradenin göstermiş olduğu değişimin aksine PKK ve Kürt meselesini her geçen gün birleştirmekte ve Kürt meselesinin topyekûn bir PKK sorunu olduğu izlenimini uyandırmaktadır.
PKKnın arkasındaki halk desteğinin de her geçen gün arttığını ve halk nazarında meşru ve haklı bir örgüt olduğunu da hesaba kattığımızda PKK ile Kürt meselesini birbirinden ayırmanın çok da kolay olamayacağı gerçeği karşımıza çıkıyor. Bu da pek tabiidir ki diğer halklar tarafından PKK=Kürt ve bunun neticesi olarak da terör/terörizm/terörist=Kürt sonucunu doğuruyor.
Bugün sözünü ettiğimiz etnik anlamda halklar arasındaki kutuplaşmanın ve çok sert ayrılıkların altında yukarıdaki anlaşmazlığın yattığı görebiliyoruz. Dolayısıyla bir taraftan PKKya olan halk desteğinin her geçen gün artması ve bunun sadece silahlı bir örgüt mücadelesi olmaktan çıkması, buna karşın Türk halkının da bu nedenle Kürtler ile aralarına mesafe koyması ve devletin en sert şekilde müdahale ve mücadele etmesini desteklemeleri, gerek PKK sorununu gerekse Kürt meselesini çözülemeyecek bir aşamaya getirdi ve getiriyor. Bu da meselenin nasıl çözüleceğinden çok nasıl konuşulacağını ve nasıl tartışılacağını zorlaştırıyor. Çünkü meseleyi çözebilmek için önce tartışmak ve konuşabilmek lazım.
Eski Türkiye dediğimiz dönemlerde halk, devletin ve resmi ideolojinin baskısı ve etkisi altında kalıyordu. Bu baskı ve etki duygu olarak halkın gönlüne, vicdanına ve aklına tesir etmediğinden halklar arasında bugünkü kadar ayrılıklar ve kutuplaşmalar bu kadar çok değildi. Bu da devletin zalimane Kürt politikalarını desteksiz kılıyordu. Fakat bugün tam aksine devlet halkın etkisi ve baskısı altında kaldığı için politikalar zaman zaman halkın istediği veya istemediği şekilde yön değiştirebiliyor.
Devletin, Kürt halkının PKKya olan destek ve yaklaşımının etkisi ve baskısı karşısında ne yapacağını tam olarak bilememesi, Türk halkının da PKK konusunda duyduğu öfke ve şiddet duygusunun devlete sirayet etmesi maalesef bugün PKK ile mücadelenin Kürtlerle mücadeleye dönüştüğünü ve Kürtlerle mücadelenin de PKK sorununu çözeceği anlayışını doğurmuştur.
Şöyle bir gerçeğimiz var ki; PKK ile mücadele etmek Kürt meselesini çözmeyecektir, Kürtlerle mücadelenin de PKK sorununu halledemeyeceği gibi. PKK ve Kürt meselesi birbiriyle bağlantılı olmasına karşın PKK sorununun çözümü daha çok diyalog ve müzakereyi hayati kılarken Kürt meselesinin çözümü de sosyo-ekonomik ve kültürel değişim ve gelişmeler ışığında ancak sağlanabilecektir. Bu da şu demektir ki; PKK yok etseniz bile Kürt meselesini çözmüş sayılmazsınız. Çünkü Kürt meselesi dil, kültür, inanç, yaşam hakkı, ifade hakkı, irade ve idare hakkı, edebiyat, sanat vs gibi her şeydir. Kürt meselesini de çözmek demek PKKyı ortadan kaldırdığını anlamına gelmez. Çünkü PKK da silah, şiddet, çatışma, savaş, ölüm demektir. İkisinin de çözümünün yöntem ve yolları farklı olmasına karşın; aidiyetleri ise tamamen birbirinden ayrı değildir. İşte bu da bize bir kez daha çözümün ne kadar zor olduğunu gösteriyor.
Türkiyede bu saatten sonra halklar arasındaki birlikte yaşama duygusu sağlanmadıkça ve bunun için de herkesin eşit ve adil şartlarda yaşaması için gerekli sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel iyileştirmeler hızlandırılmazsa önü alınamaz bir kopuş yaşanacaktır. Güneyimizde yaşanan siyasi ve silahlı gelişmeler ve özellikle Kürt merkezli meydana gelen değişimler Türkiyenin çok acil bir şekilde PKK sorunu ile eş zamanlı olarak halklar arasındaki öfkeli ve nefret dolu zihni bölünmeyi durdurması lazım. İşte Kürt meselesinin ilk çözüm ayağı ancak bu olabilir. Yani Önce halklar barışmalı.
Yazının sonuna gelip halklar düşman mı ki? Halklar küsmüş mü ki barışsınlar sorusunu sorup tepki gösterebilirsiniz. Hatta bu düşünceme kesinlikle karşı da çıkıp biz bin yıldır kardeşiz ve birlikte yaşamışız da diyebilirsiniz. Ben de öyle olduğunu düşünüyor ve öyle olmasını umuyordum. Fakat gerçek denilen bir kavram var ki, bu zaman zaman çok acı olabiliyor. Gerçek olan maalesef kardeşiz ve kardeş kalacağız dediğimiz ve öyle kalmasını umduğumuz değil! Bu farkı Diyarbakırdan Konyaya, Vandan Ankaraya, Hakkâriden İstanbula, Şırnaktan İzmire bakıp görebiliriz. Ya da bir Türk ile bir Kürtün çay içmek için birlikte oturduğu masaya bakarak da... İsterseniz deneyebilirsiniz. Ben denedim ve deniyorum. Gerçek. Hatta seninle/sizinle sorunumuz yok dememize rağmen gerçek.