Ülke olarak son yıllarda sürekli olduğu gibi yine çok kritik bir sürecin içinden geçiyoruz. Önümüzde önemli bir referandum var ve doğrusu sonuç ne çıkarsa çıksın sonraki süreç zorlu geçecek gibi. Ama önemli olan bu süreci tüm farklılıklar içinde ayrışmadan birlik olarak geçirebilmek. Herhangi bir ideolojik saplantıya kapılmadan, partizanlık duygusuyla hareket etmeden, reel düşünerek ve birbirimizin tüm hak ve fikirlerine saygı duyarak bu süreci atlatmak zorundayız.
İçinden geçtiğimiz süreç esasında bir anayasa değişikliği değil. Sistem değişikliğini öngören kısmi bir değişikliktir. Ayrıca içinde bulundurduğu yenilikler itibariyle toplumsal hayata doğrudan müdahale edecek bir değişiklik de değil. Daha çok ülkemizin idari ve siyasi yapısına etki edecek ve sonuçları da bu minvalde olacak bir değişiklik talebidir. Muhalefetin özellikle CHPnin bir türlü anlayamadığı veya anlamak istemediği şey bu değişikliğin bir rejim değişikliği olmadığı, sadece sistem değişikliği odluğu gerçeğidir. Bu değişiklikle eyalet sistemi de gelmeyeceği gibi Türkiyede kaos da getirmeyecektir.
Tartışmaların veya yeni sisteme itirazların muhalefet açısından yeni sistemin parlamenter sistemden daha iyi olamayacağı ve parlamenter sistemin açıklarının giderilmesi halinde her şeyin düzelebileceği üzerine olması gerekiyor. Yeni sistemin açık ve eksiklerini ifade edemezken ve mevcut parlamenter sistemin de nasıl düzeleceğine dair bir öneri ve çözümleri yokken her şeyi rejim kaygısına getirmek abesle iştigaldir.
Muhalefet her seçimde veya referandumda olduğu gibi bunda da kampanyasını laiklik, rejim, cumhuriyet kavgası üzerinden yürüteceği için kendi seçmen kitlesine de diğer kitlelere de bir şey sunamayacak ve yine kaybedeceklerdir. Çünkü halka sundukları farklı bir argümanları yok. Ayrıca sözünü ettikleri hiçbir kaygı da gerçekleşmedi ve gerçekleşmez. Çünkü buna herhangi bir zemin de yok istek ve ilgi de
Bu değişimin her halükarda Türkiyeye yeni bir kan olacağı kesin ve Türkiyenin daha dinamik ve sağlam hareket edebilmesine de olanak sağlayacaktır. Ayrıca en önemlisi bu değişim yaklaşık bir asrın kurucu dinamiklerini yıkması açısından da çok büyük bir öneme sahip. Kurucu vesayetin yıkılması, hala eski paradigmaların tüm ülke sathında yer buluyorken ancak böyle bir değişimle izlerinin yok olacağı gerçeği Türkiyenin geleceği için çok hayatidir.
Belki de muhalefetin ve yerleşik düzen sahiplerinin bu değişime karşı bu kadar direnç göstermelerinin, sonuç ne olursa olsun kabul etmeyeceğiz demelerinin sebebi bu yerleşik düzenlerinin yıkılacağı gerçeğidir. Türkiyenin ayağına pranga gibi dolanan ve her yerde devlete ket vuran, gelişimine, ilerlemesine, yükselmesine mani olan bu yerleşik düzenin yıkılması halk için ve devletin geleceği için hayatiyken bu değişime ideolojik saplantılarla karşı çıkmak akıl karı bir iş olmasa gerek.
Dünyada Cumhuriyet rejimi içerisinde demokrasiyi içselleştirmiş tüm ülkelerde ya başkanlık sistemi vardır, ya parlamenter sistem veya bu ikisinin karması olan yarı başkanlık sistemi vardır. Aynı zamanda birinden ötekine geçerken bunu normal bir değişim olarak kabul etmek gerekir. Bu tartışmaların birçoğunu zamanında dünyanın birçok ülkesi yaşadı ve gelecekte de yaşayacaktır. Çünkü bunlar sürekli değişen ve yenilenen dünya düzeni içinde gayet normal şeyler. Önemli olan bu değişim ve tartışma sürecini sağlıklı yürütebilmektir.
Türkiyede 1876 yılından beri yani 140 yılı aşkın bir süredir parlamenter sistem mevcut. Birçok anayasa değişikliğine rağmen bu sistem kendini korumuş olsa da bir türlü yerli yerine de oturtulmadı. Çünkü parlamenter sistemin Türkiye gibi bir ülkede üzerine inşa edildiği temel, bu sistemin sağlıklı bir şekilde işlemesine izin vermez. Nitekim on yıllardır bu sistemin aksaklıkları içinde bir siyasi ve idari mekanizma işletilmeye çalışılıyor. Ama maalesef direnç ve enerji bir yere kadar sürebiliyor. İçinden geçtiğimiz 21. yüzyılın değişen dünyasına entegre olmak ve rol sahibi olmak isteyen Türkiye oturmayan ve on yıllardır ayak bağı olan bu sistemi değiştirmekte kararlı.
Öncesi ve sonrası ile sancılı bir süreç olacağı kesin. Yeni sistemin de oturması ve işleme konulması, hem kamu bürokrasisi tarafından hem de toplum tarafından alışılması zaman alacaktır. Ama öyle sanıyorum ki; Yeni Türkiye tezi gerçekliğini referandumda evet ile geçmesi halinde tescillemiş olacak. Hem birey hem de toplum olarak bu tescil işleminin neresinde olduğumuz ve hangi emeği verdiğimiz, hangi niyetler olaya yaklaştığımız çok önemli olacaktır. Kararlarımızın bu minvalde şekil kazanması temennisiyle...