Referandumun Olması veya Olmaması


  • Oluşturulma Tarihi : 13.01.2017 09:00
  • Güncelleme Tarihi :
Referandumun Olması veya Olmaması yazının resmi

TBMM’deki kavgalar, koca koca vekillerin birbirini boğazlamaları, CHP’li vekilin başka bir vekili ısırması eşliğinde yeni anayasa tartışmalarını izliyoruz. Seçilme yaşının 18’e düşürülmesini öngören maddenin görüşülmesi esnasında mecliste yaşanan olaylar bu maddenin ne kadar gerekli ve önemli olduğunu gösteriyor. Zira meclisin artık yeni bir dinamizme ve soğukkanlılığa ihtiyacı var.

Asıl konumuz bu değil tabi, yeni anayasa metninin kısa vadede olumlu yanları olsa bile orta ve uzun vadede ciddi riskler barındırdığı ve açıklarının olduğu konuşuluyor. Buna daha çok yasama, yürütme ve hatta yargı yetkilerinin büyük bir kısmının başkanda toplanacak olması gerekçe gösteriliyor. İşin teknik kısmını ve anayasal yorumunu uzmanlara bırakalım. Zira biz şimdilik mevcut bilgiyle kanaatimizi dile getiririz.

Dünyanın en ideal anayasasını da yapsak, en demokratik tekliflerini de sunsak teoriden pratiğe yani uygulamaya yansıtamadığımız takdirde hiçbir kıymeti kalmayacaktır. Öyleyse şunu soralım; şu an muhalefetin karşı olması gereken anayasa değişikliği mi, teklif edilen maddelerin hükümlerindeki açıklar ve sorunlar mı? Eğer karşı çıkılan topyekûn anayasa değişikliği ise mevcut sistemin açıkları, eksikleri, yanlışları ve yaratmış olduğu mağduriyetler, geçmişte ödettiği ve ödeteceği adil olmayan bedeller ne olacak? Bunun yargısını ve hesabını kim verecek? Sistemin sürekli tıkanıklığı, askeri, bürokratik veya sivil vesayetlerin hükumetlere müdahalesi nasıl önlenecek? Siyasi krizlerle, koalisyonlarla nasıl başa çıkılacak?

Ama yok eğer karşı çıkılan durum anayasa değişikliği değil de maddelerin içeriği ve hükümleri ise o zaman muhalefet neden alternatif bir anayasa metni hazırlamıyor? Neden bu maddelerin yerine geçecek, sorunlara çözüm bulacak yeni bir teklif ile iktidarın karşısına geçmiyor? Muhalefet olmak iktidarın her yaptığına karşı çıkmak değil, çözüm önerileriyle, yeni alternatiflerle, yeni tekliflerle sürekli hazırda durmaktır.

Muhalefet hem bu misyonu kullanamıyor hem de kendilerinin bir vizyonu yok. Olası bir referandumda hangi gerekçelerle halkın karşısına çıkacaklarını bilmiyorlar. Çünkü ellerinde halka sunacakları, halkı ikna edecekleri “daha iyi” bir teklif yok. Bilinçsiz bir karşı çıkma, muhalif olma duygusudur gidiyor.

Aynı şekilde muhalefet gibi bazı muhafazakâr ve hükumete yakın grupların da yeni anayasa değişikliği hususunda endişeleri var. Onların gerekçesi ise çok daha farklı ve kısmen haklı. Onlara göre yetkileri artacak olan ve yürütmenin başına geçecek olan Cumhurbaşkanlığı koltuğuna ilerleyen dönemlerde yeni bir Ahmet Necdet Sezer vakası yaratacak biri oturursa o zaman ne olacak? AK Parti döneminde elde edilen tüm kazanımlarımız zayi olacaktır şeklinde bir tedirginlik de var. Ama buna şimdilik ancak şunu diyebiliriz: Aynı risk bugünkü mevcut durum için de geçerli değil mi? Örnek gösterdiğimiz Ahmet Necdet Sezer vakası şu anki mevcut sistem içinde yaşanmadı mı? Başkanlık da yoktu, anayasa da değişmemişti. Yani kısacası Türkiye’nin üzerinde şekillendiği dinamikler ve kurucu ilkeler nedeniyle bu risk bugüne kadar hep olduğu gibi bundan sonra da olacaktır.

Peki, ne olacak? Bu durum nasıl halledilecek? Bunun da yolu belli. Şu anki 18 maddelik anayasa değişikliği kendi içinde yeterli değil. Anayasanın sil baştan yapılması ve değiştirilmesi gerekiyor. Bu mini değişikliğin 2019 seçimleri sonrası asıl değişiklik için bir ön hazırlık ve giriş olmasını temenni ederiz.

Başka bir 367 garabetinin yaşanmaması için, yeni 27 Nisanların, 17-25 Aralıkların ve 15 Temmuzların olmaması için çok köklü değişimlerin hayati olduğu konusunda hepimiz hemfikiriz. Bunun için de yol açması temennisiyle önümüzdeki anaysa değişikliğini desteklemek lazım.

Bu anayasa teklifinin meclisten 330 oy ile geçmemesi ve referandum yapılmak üzere halka gelmemesi durumunda ise 2017 yılı içinde olası bir erken seçim mümkün. Çünkü bu hem meclisin yenilemesini gerektirecektir, hem de beraberinde siyasi krizler getirecek ve meclisi çalıştırmaz bir duruma sürükleyecektir. Bunu da ancak erken seçim önler. Meclisten geçmesi halinde de olası bir erken seçim mümkün. Çünkü o zaman da yeni sistemin hemen uygulamaya konulması, Türkiye’nin artık derlenip toplanması ve asıl iç ve dış meselelerle ilgilenmesi için 2019’a kadar beklenmeyebilir. Cumhurbaşkanımızın ve hükumetin aklında böyle bir kanaatin geçtiğini düşünmekteyim. Bekleyip göreceğiz.

Referandumun Olması veya Olmaması
İsimsiz Köşe
Yazarımız Kim ?

İsimsiz Köşe