Geçtiğimiz hafta Bilinçli, Demokratik ve Kültürlü Gençlik Kongresi için Sakaryada idik. Sakarya Üniversitesinin üniversite içinde ve dışında en aktif topluluklarından biri olan Sosyal Bilinç ve Fikir Topluluğunun (SOBİFT) davetlisiydik. 15 Temmuz sonrası Türkiyede Demokrasi başlığıyla pek çok konuyu ele aldık. Türkiyede darbeler, demokrasi ve din ilişkisi, kültür ve kuşak meseleleri, gençliğin toplumsal değişim karşısındaki rolleri gibi birçok siyasal, sosyal konuyu detaylı şekilde tartışma imkânı bulduk.
Kongreyi oluşturan sebeplerin başında 15 Temmuz darbe teşebbüsü geldiği için doğal olarak 15 Temmuz gecesi Sakaryada neler yaşandığı da bizim için merak konusuydu. Bunu orada konuşma fırsatı bulduğumuz birçok kişi ile konuştuk fakat en net bilgileri Sakarya Valisi Hüseyin Avni Coştan aldık. Doğrusu Sakarya da o gece çok büyük badireler atlatmıştı.
İstanbul ve Ankarada neler yaşandıysa veya neler yapılmak istendiyse büyük bir kısmı Sakaryada yaşanmış ve dahası da yaşanmak üzereymiş. Biz İstanbul ve Ankara dışında başka şehirde tankların merkeze indiğini pek görmesek de bu, Sakarya ilimizde gerçekleşmişti. Darbe emri gelir gelmez şehrin önemli noktalarında tanklar harekete geçmiş ve Valilik binası kısa süre içinde işgal edilmişti. Hedef Vali Hüseyin Avni Coşu tutuklamaktı, akabinde emniyet müdürü ve diğer yetkililer.
O gece dikkatlerden kaçmayan başka bir şey de; darbeci askerlerin telefonlardaki yazışma kayıtlarıydı. İlk saatlerde kendilerinden çok emin, özgüvenli ve kararlı söz ve ithamlarla başarılı olacaklarına inanmaları ama sabaha doğru her geçen dakika afallamaları, ihanetin gözlerine nasıl indiği daha net anlaşılıyordu.
Darbe gecesi Sakarya da büyük bir mücadele vermişti. En önemli şey darbeciler tarafından işgal edilen Valilik binasının kısa süre içinde halk tarafından bastırılması ve darbecilerin etkisiz hale getirilmesiydi. Valilik şehir merkezine ve hatta yerleşim alanlarına uzak bir alanda olmasına rağmen o gece halkın hemen oraya gitmesi ve polisle beraber kontrolü sağlamaları başka bir destan olsa gerek. Ayrıca o gece İstanbul ve Ankara dışında gazisi olan üçüncü şehir Sakarya idi. Burada yine halkımızın basiretini, ferasetini ve yıllarca öğretilmiş olan çaresizlik kılıfından nasıl çıktığına şahitlik ettik ve ediyoruz.
Vali Hüseyin Avni Coşun kongrenin kapanışında verdiği konferansta yaptığı açıklamalar da önemliydi. O da 15 Temmuzun salt dış dinamiklerden oluştuğunu ifade etti ve buna en önemli gerekçesi de Türkiyenin artık hayır diyebilen bir ülke olması oldu. Bölgede ve dünyada Türkiye hayır dediği için yıllardır saldırılara maruz kalmakta. Ayrıca FETÖ tanımlarken içimizdeki münafıklar benzetmesi de gayet yerinde olmuştu. Belki de aldanışımız, kandırılışımız bundandı. Düşününce çok da mantıksız gelmiyor kulağa.
Evet, güzel şehir Sakarya da o gece bir kahramanlık destanı yazmıştı ve bunu şehrin her caddesinde, sokağında görmeniz hissetmeniz mümkün. Eminim, topyekûn verilen bu mücadele Anadolunun her şehrinde ve köşesinde bir iz bırakmıştır.
On yıllarca kurucu ilke ve inkılapların korunmasını gerekçe göstererek bu halka namlusunu çevirenler bu kez Fethullah Gülenin ilkelerinin, hayal ve planlarının tehdit altında olduğunu söyleyerek, onların muhafızlığını yapmak için aynı görevi üstlenmişlerdi. Ama bir kelam-ı kibarımız olan kem âlât ile kemâlât olmaz denildiği gibi neticenin ne yönde, kim lehinde ve aleyhinde şekillendiği de ortada. Bunu bir de kelam-ı kaba ile sürdürürsek idrar suyu ile abdest alınamayacağını bu halk cümle âleme gösterdi.
Bir kez daha 15 Temmuz şehitlerini rahmetle anıyoruz. Tüm gazilerimize ve Sakarya gazilerine de şifalar diliyoruz. Yolunuz düştüğü takdirde Sakaryayı gezilecek şehirler arasına eklemenizi de tavsiye ediyorum.