Türkiye son 10 yılın herhalde en zor dış politika hadisesi/problemi veya imtihanı ile karşı karşıya. Salı günü Türkiye hava sahasını ihlal ve işgal eden Rus savaş uçağı gerekli uyarı ve ikazlardan sonra angajman kuralları çerçevesinde vurularak düşürüldü.
Angajman kelimesi bağlantı manasında olup askeri olarak herhangi bir tehdide karşı verilecek olan askeri tepkinin şart ve kurallarını anlatır. Olaya bu çerçeveden bakıldığında Türkiyenin haklılığından ve ulusal güvenliğini korumasının meşruiyeti açısından hiçbir kusuru yoktur. Fakat tüm uluslararası olay ve dış politikalar malumumuzdur ki hukuk ve anlaşmalar ile gerçekleşmiyor. Savaşın bile hukuku vardır ama bu hukuka uyularak yapılan bir savaş örneği yoktur. Tamamen tek güç ve söz sahibi olma mücadelesi ile özellikle Ortadoğuya mesken kuran devletler yığını ile mücadele içindeyiz. Dolayısı ile gözü dönmüş ve birer canavar misali davranan devletlerle hukuku da, anlaşmaları da, angajman kurallarını da ulusal güvenliğinizi de konuşmak pek kolay değildir. Bir de o ülke Rusya ise
Türkiye, Rus savaş uçağını düşürürken muhtemelen doğacak siyasi ve askeri sonuçları düşünmüştür. Tüm riskleri göze alarak bu eylemini gerçekleştirmiştir. Fakat burada sorulması gereken birkaç soru var. Bu olayı bu kadar çok konuşulması ve tartışılması gereken bir noktaya getiren şey; Sadece Türkiyenin başka bir devlete ait ve kendi hava sahasını işgal eden bir uçağı düşürmüş olması mı? Yoksa düşürülen uçağın Rus uçağı olması mı? Rusyaya değil de mesela Suriyeye ait bir uçak olmuş olsaydı Türkiye ve bölgemiz için bu kadar tehlike ve risk arz eder miydi?
Hiç kuşku yok ki Rus uçağı olması olayı çok daha farklı ve tehlikeli bir noktaya taşıdı. Neticede karşınızda her şeye rağmen dünyanın bir süper gücü ve bu gücünü kullanırken hiçbir sınır, kural, kanun ve meşruiyet tanımayan bir devlet var. Bizler ABDNİN, ABNİN sömürgeciliğinden ve emperyalist girişimlerinden söz ederken hep Rusyayı atlarız. Hâlbuki Rusyanın onlardan fazlası var eksiği yok.
ABD, Irak işgalinden sonra bu bölgeden askeri anlamda hızla çekildi. Bu çekilme ile Rusyanın lehine olan bir boşluk doğdu ve Rusya bu boşluğu bundan sonra hiçbir devlete kaptırmama ve gerek sıcak denizlere gerek SSCBNİN yıkılmasından sonra kaybettiği Ortadoğu hâkimiyetini yeniden sağlama çabasında. Daha önce de söylemiştik; ABD Rusyayı, Türkiye de İranı dengeleme noktasında zayıf kalınca bölge ve özellikle Suriye hepten Rusya ve İranın tekelinde mahkûm ve esir oldu.
Türkiye, Suriye konusunda yüzde yüz Rusya ile ayrı düşmesine rağmen Rusya ile olan ikili ilişkilerde hep dengeli ve olumlu politikalar izledi. Hatta Batılı müttefiklerinin tepkileri karşısında da Rusya ile kurduğu iyi ilişkilerden geri adım atmadı. Belki de bunu Batıya güvenemediği için yapmak zorunda kaldı. Ama geldiğimiz noktada artık Rusya da güvenilmez hatta inanılmaz derecede tehdit edici bir aktör haline geldi. Tabi, Türkiye NATO üyesi olması hasebiyle Rusyaya karşı yalnız ve güçsüz değil elbette. Ama NATONUN da Rusya karşısında çok etkin olmak istemeyeceğini de biliyor. Ayrıca doğalgaz gibi bir konuda da Rusyaya bağımlıyken buna rağmen böylesi riskli bir işe girişti. Çünkü artık Türkiyenin de söylemek istediği ve tavrını belli etmek istediği konular var.
Suriyedeki iç savaş başladığı günden bu yana Rusya Türkiyeyi görmedi ve tanımadı. Türkiyenin hiçbir talep ve şikâyetine kulak vermedi. Üstelik ben ne yaparsam yapayım kimse karışamaz ve kimse bir şey diyemez tavrını sürdürdü. Türkiyede bu noktadan sonra tahammül sınırının aşılması ile beraber artık beni görmek zorundasın, Suriyeden önce önünde Türkiye var mesajını verdi. Gerek Rusyaya gerek diğer aktör ülkelere. Doğacak muhtemel olumsuz sonuçlara rağmen Türkiye bu mesajı verebildi mi? Evet verdi hem de en net şekilde.
Peki, bundan sonra ne olacak? Enerji ihtiyacımızın % 50'sinden fazlasını Rusya'dan sağlıyoruz. Ama buna rağmen Rusya Türkiye için vazgeçilmez değildir. Aynı şekilde özellikle Ukrayna krizinden sonra AB'NİN Rusya'ya yapmış olduğu ekonomik yaptırımlar nedeniyle meyve -sebze ve et ithalatını Türkiye üzerinden sağlayan Rusya için de Türkiye vazgeçilmez değildir. Bu gibi ithalat ve ihracat karşılaştırmaları yapılabilir. Bunlar çok büyük kozlar değildir. Tarafların da pek işine gelmez zaten.
Ne Rusya Türkiye ile doğrudan sıcak temaslara girmeyi göze alır (korktuğundan değil, Türkiye'yi tamamen kaybetmeyi göze alamaz) Ne de Türkiye Rusya'yı daha fazla karşısına alır. Karşılıklı yaptırım ve gözdağı ile bu mes'ele Suriye sınırları içinde devam edecektir. Rusya, Suriye konusunda daha çok diretecek ve Türkiyeye gerekirse orada karşılık verecektir. Türkmenleri ve Suriye muhalefetini daha çok bombalayarak ve daha çok sivil katledecektir. Türkiyede artık muhalefete desteğini ve bölgede varlığını açıktan belli ederek oyununu oynayacaktır.
Evet, bu son olay doğrudan Rusya ile Türkiye arasındaki bir problemin sonucu değildir. Tamamen Suriye üzerindeki kirli ve ahlaksız savaşın Rusya tarafından Türkiyeye yansımasının bir ürünü oldu. Bundan sonra da devamı Türkiyede değil Suriyede olacak. Hangi tarafın güçlü olduğuna bakmaksızın şundan eminiz: Rusya 10 yıl önceki Rusya olmadığı gibi Türkiyede 10 yıl önceki Türkiye değil. Artık varlık ve yokluk mücadelesi başlayacak. Türkiyenin de bundan sonra geri adım atma şansı olmadığına göre tüm risklere rağmen başkaldırısına devam edecektir.