HDP eş başkanları ve milletvekilleri önce gözaltına alındılar, daha sonra tutuklandılar. Türkiye her zamanki gibi ikiye bölündü. Bu tutuklamaları destekleyenler ve karşı çıkanlar. Hukuki bir süreç diyenler ve siyasi bir operasyon olarak değerlendirenler. Cumhuriyet Gazetesine ve yazarlarına yapılan operasyonda olduğu gibi ve ayrıca ikisi de art arda geldiği için tartışmanın fitili daha da yükseldi.
***
Önce şunu belirtmek gerekir; gerek Cumhuriyet Gazetesine gerek HDPye yönelik operasyonlar sadece siyasi olmadığı gibi sadece hukuki de değildir. Ama bu durum operasyonların ve tutuklamaların yanlış ve hukuksuz olduğu anlamına da gelmez. Siyasal iktidarın ve Cumhurbaşkanı şahsında devletin bu yönde talep ve şikâyetlerinin olması elbette olayın siyasi boyutudur. Ayrıca böylesi önemli davaları, özel veya kamu hukuku davalarında olduğu gibi sıradan ve normal davalarla karıştırmamak gerekir. Herhangi bir vatandaşın veya vatandaşların müdahil olduğu davaların siyasi boyutu olamaz ve sadece hukukidir. Fakat Cumhuriyet Gazetesine ve HDPye yönelik davalarda elbette bir siyasi irade ve beyan olacaktır. Bundan daha normal ne olabilir? Çünkü bu operasyonların herhangi bir davaya benzemediği, normal ve sıradan olmadığı yeteri kadar aşikâr değil mi? FETÖ ve PKK terör örgütü kapsamında başlatılan her işlem ve süreçte illa ki bir siyasi ilişki ve beyan olacaktır. Çünkü doğrudan siyasi iradeyi ve devleti ilgilendiren ve bunların yetki alanına doğrudan giren meseleler olması hasebiyle davalarda da siyasi bir etki muhakkak oldu ve olacak. Böylesi önemli konular için kuvvetler ayrılığını konuşmak ve bu ayrılığın gerekliliğini savunmak pek de makul bir bakış açısı olmayacaktır.
***
Biri yıllarca devletin otoritesine, iç işleyişine ve tüm politikalarına müdahale etmiş, kendisini devletin yegâne sahibi kılmak için darbe teşebbüsünde bulunmuş ve bu yolda yüzlerce vatandaşı bir gecede şehit etmiştir. Ayrıca bunu yaparken tamamen dış destek ve yönlendirmelerle hareket etmiş Türkiyeyi sonu belli olmayan ve asla iyiye yorumlanmayacak bir çıkmaza götürmek gibi menfi ve kirli bir niyet taşımıştır. Diğeri de yine yıllardır devlet egemenliğini tanımak istememiş, var olan egemenliği terör eylemleri, katliam ve saldırılarla bozmaya kalkışmış bir örgüt ve örgüte hem siyasi hem de sahada destek veren bir parti.
***
HDPnin yaptığı en önemli hatalardan biri de özellikle Doğu ve Güneydoğuda PKKya, onun katliam ve terör eylemlerine karşı yapılan operasyon ve saldırıları bir iç savaş olarak değerlendirip her geçen gün PKKya nasıl basamak olduklarını övünerek göstermesi. Devlet sadece terörle mücadele kapsamında olması gerekeni yaptı. Ama hatalı ama eksik. Ama doğru ama tam. Acaba hangi devlet kendi egemenliğine ve aklına bu denli aykırı davranan bir örgüt karşısında sessiz kalır? İşte HDPye yönelik operasyonlar tam da artık hiç sessiz kalınamayacağının başka bir göstergesi.
***
Legal siyaset ve yönetim için HDP hem devletten hem de halktan son 10-14 yıl içinde hiç elde edemediği imkân ve fırsatlara kavuştu. Sivil ve serbest siyaset yapabilmeleri için kendilerine engel teşkil eden ne varsa kaldırıldı. Ayrıca Kürtler gibi Türkler den de bir daha alamayacakları yüksek bir destek aldılar. Yerel anlamda birçok belediyeyi kazandıkları ve yerelde birçok yetki elde ettikleri gibi ilk kez mecliste Türk milliyetçiliğini sayıca aşarak 3. parti konumuna yükseldiler. Devletin ve hükumetin her mecrasında muhatap kabul edildikleri gibi aynı zamanda rahatlıkla muhatap da bulabildiler. AK Parti iktidarı ile beraber gelen özgürlük ve demokrasi reformları ile beraber alanlarda istedikleri dilden istedikleri kadar seslerini serbestçe yükseltme hakkını elde ettiler. Evet, bunların hepsi AK Partiden önce olmayan ama şu an olan ve olması gerekenler.
***
Şimdi sormak lazım gelir. Bunca iyi gelişme karşısında HDP ne yaptı? Kürt siyasetinin yasallığını ve meşruluğunu arttırmak için çalışmak varken neden kalkıp sırtınızı Türkiyenin tüm düşman unsurlarına dayadınız? Kürtler iş, aş isterken neden kalkıp Kürtün işini aşını başına çevirdiniz? Kürtün yaşamaya hakkı varken neden kalkıp Kürtü hendek ölümlerine mahkûm ettiniz? PKKnın bombasına karşı Kürte kalkan olmanız gerekirken neden kalkıp Kürtün, Türkün parasıyla PKKya bomba taşıdınız? Çözüm sürecinin varlığı ve selameti için gece gündüz çalışmanız gerekirken neden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanı başkan seçtirmemek için ter akıttınız? Cumhurbaşkanı Erdoğanın halk tarafından seçildiğini ve seçileceğini bildiğiniz halde neden onun meşruluğunu ve konumunu tanımadınız? Kürte dinini, dilini, edebiyatını, kültürünü, geleneğini yaşatmanız gerekirken neden bunların hepsini yerle yeksan eden PKKya çanak tutmaya devam ettiniz?
***
Neden Doğu ve Güneydoğunun tüm illerinden gencecik evlatları, henüz anne şefkatine doyamayan çocukları anne babalarından koparıp PKKnın acımasız ateşine attınız? Neden gençlerin, şehir içlerinde polise, askere karşı silah kullanmaları, karakol önlerinde bomba patlatmaları, milletin evine, ırzına saldırmaları için akıl ve kalplerini uyuşturdunuz? Neden gençleri feda ettiniz? Neden Yasin Börüleri şehit ettirdiniz? Diyarbakırlı Yasin ve Yunusun, Vanlı Dicle ve Ömer Farukun, Şırnaklı Nacinin, Kürt Ahmet ve Mehmetin, Türk Ayşe ve Zeynepin ahı çıkmayacak mı sandınız?
***
Devlete, devlet aklına ve egemenliğine kafa tutmanın, karşı gelmenin faturasız mı kalacağını sandınız? Sizden bıkan, sizden illallah eden, sizden ve politikalarınızdan nefret eden milletin tekrar sizin için sokaklara çıkıp sizin için yeri göğü inleteceğini mi sandınız? O günlerin hepsi geçti ve bu noktaya gelmenizin tek sorumlusu var o da sizsiniz! PKKdır. Şimdi nerede halkımız deme hakkınız yok. Adaletsizliğinize rağmen devlet adaletsiz ve hukuksuz deme hakkınız yok. Sizin artık ne Kürte ne de Türke bakacak yüzünüz bile yok!