Bugün Ortadoğuda yaşananları daha iyi kavramak için galiba çok fazla olmamak şartıyla biraz geriye gitmek ve bir hafıza tazelemek lazım. Bunu da birbirinden ayrı ama birbiriyle paralel işlevlere sahip iki kavramla yapmak daha sağlıklı olacaktır. Birincisi, çok uzun yıllardır konuşulan, tartışılan zaman zaman dayatılan Yeni Dünya Düzeni. İkincisi ise Amerikan barışı diye tabir edilen Pax Americana ifadesidir.
Yeni Dünya Düzeni, ABD öncülüğünde dünyada bir tekli sistem kurmak ve bu tekli sistemi tek elden yönetmektir. Dünyayı tek bir devlet haline getirmek, tek bir ekonomi ile tek tip itaatkâr bir insan modeli oluşturmak. Tabi, bu fikrin sahibi olanlar bunu insanlığa böyle sunmadılar. Onların anlattığı; Savaşın yerine barışın tesis edileceği, soğuk savaş rüzgârının bertaraf edilmesiyle diplomasinin gelişeceği ve bu sayede dünyanın rahata kavuşacağıydı.
Özellikle Körfez savaşı esnasında ABD başkanı Bush, Iraka karşı BM yaptırımlarını Yeni Dünya Düzeni temeli için önemli görmüş ve hatta milyonları bu anlamda umutlandırmıştı. Soğuk savaş giderek sona eriyor bu da süper güçler arasında işbirliğini yaygınlaştırıyordu. BM, anlaşmazlıkları ilk kez savaşsız halledebileceği fikrini Yeni Dünya Düzeni bağlamında herkese kabul ettirmişti. Ama bu anlatıldığı gibi olmayacaktı. Körfez savaşı esnasında Başkan Bushun Yeni Dünya Düzeni projesi Irakın koalisyon güçleri ile birlikte işgal edilmesi şeklinde vücut bulacaktı. Bu savaş esnasında Suudi Arabistanı korumak için yine Suudi Arabistanı kullanmayı seçmişti. Amerikan askerleri Körfezde Arabistanı, Kuveyti korurken havadan Irakı bombalamayı ihmal etmiyorlardı. Zaten kısa bir süre sonra Iraka bir kara hareketi için bölgedeki asker sayısını iki misline çıkaracaktı.
Fransa, SSCB gibi diğer süper güçler ilk etapta buna karşı çıkıp Yeni Dünya Düzeni için savaşın olmaması gerektiğini söyleseler de ABDye karşı direnemediler. Körfez savaşıyla resmen başlayan başkan Bushun Yeni Dünya Düzeni yüzbinlerce Iraklının ölümüne sebep olmakla birlikte Irakın bir daha kendine gelmemek üzere imhasına da yol açmıştı. Bu durum ABD ile BM ortaklarının arasını açmıştı. Hatta Japonya da dâhil birçok ülke ile ilişkileri bozulmuştu. SSCB ile ilişkilerini devam ettirebilmek adına Suudi Arabistandan Moskovaya 3 milyar dolar kredi sağlayıp tepkileri azaltmaya çalışmıştı.
Yeni Dünya Düzenini kurmakta ABD biraz yalnız kalmıştı. Ama kendi kendine yetiyordu ve Washingtonda Yeni Dünya Düzeninin temeli için Pax Americana düşüncesi yeşermişti. Körfez savaşının yolunu açan BM, yine 687 sayılı kararıyla bir ateşkese gitmiş ve ABD bu kararda kendi ifadesiyle Ortadoğuda barış ve güvenliğin inşası için kendini görevli addetmişti. Amerikanın bu güvenlikçi politikası Yeni Dünya Düzeni ve Pax Americana adı altında bölgeyi adeta bir mezbahaneye dönüştürdü.
Evet, bu düzen hiç bozulmadı. 2003te ikinci Körfez savaşıyla yani sözde demokrasi ve özgürlük operasyonu olarak da nitelendirilen Irak işgali ile devam etti. 2 milyon masum sivil bu vahşi savaşta öldü. Dikkat edelim; 1.Körfez savaşında Amerika Ortadoğuda barış ve güvenlik diyerek bir imha sürecini başlatmışken; 2003 Irak işgalinde ise demokrasi ve özgürlük temasını işlemek için 2 milyon sivili katletmeyi göze aldı.
Şimdi bu kısa hafıza yoklamasından sonra bugüne baktığımızda aslında hiçbir şeyin değişmediğini görmekteyiz. ABDnin Yeni Dünya Düzeni aşkı hala devam ediyor. Pax Americana politikası adeta tüm Ortadoğuda hâkim. Arap baharında Ortadoğu değişmeye yüz tutmuşken maalesef Suriye ile birlikte yine aynı ve değişmeyen sorunlarla baş başa kaldı. ABD ve koalisyon ortakları Irakta yaptıklarını bu kez Yeni Dünya Düzeni uğruna Suriyede yapmaya karar verdiler. Irakta artık Saddam Hüseyin yoktu. Ama Saddam Hüseyinin klonu olan Hafız Esatın eline geçen oradan da oğlu Beşar Esata devredilen bir Suriye vardı. ABD orada da horoz avına çıkmak için sabırsızlanıyordu. Züccaciye dükkânına giren fil misali Iraka girmiş ve imhayı başarıyla yapmışlardı. Sıra Suriyedeydi. Bu kez de benzer bir amaçla işgal etmeliydiler. Üstelik hem de daha büyük koalisyonla ve çok aktörlü, irili ufaklı örgütlerle ve tabi ki Rusyayı, İranı, Çini bir süreliğine de olsa rakipmiş gibi göstererek. Suriye halkının refahı ve özgürlüğü dediler. Suriye için demokrasi dediler. Ama sonuç, 400 bin ölü ve milyonlarca göç. Esad hala koltuğunda ve gidecek gibi görünmüyor. Nihayetinde ABDnin Yeni Dünya Düzeni için çok yerinde bir gelişme. Ortadoğu merkezli Yeni Dünya Düzeni Pax Americana ile adım adım sağlanıyor.
Peki, barış gelmeyecek mi bu bölgeye? Doğrusu bizi adım adım Yeni Dünya Düzenine sürükleyen olağanüstü azminden dolayı adeta gururlanan bir güç var karşımızda. Onlar oldukça barış biraz zor. Ama şu da var ki; Müslümanlar Yeni Dünya Düzenini çok gaddar ve vahşice buluyorlar. Bu vahşilik karşısında romantik aksiyonu ve hareketi aynı zamanda içimizdeki ihtilafları ve kendimizle savaşmayı bırakarak ilim ve hakikat çerçevesinde yeni bir anlam ve zihin dünyası inşa etmek zorundayız.
Pietro ve Giovanninin Kudüste Yahudi mahkemesi önünde Biz gördüğümüz ve duyduğumuz zaman susamayız demişlerdi. Biz de susmadığımız ama hakikati konuşup hakikatperver olduğumuz zaman belki kendi bölgemizde barışı inşa edebiliriz. Aksi durum mu? Aksi durum Yeni Dünya Düzeni ve Pax Americana