Yuhanna’dan Da Suriyeliler İçin Aynı Emir Var!


  • Oluşturulma Tarihi : 15.07.2016 08:28
  • Güncelleme Tarihi :
Yuhanna’dan Da Suriyeliler İçin Aynı Emir Var! yazının resmi

    Suriyelilere vatandaşlığın verileceğinin konuşulduğu şu günlerde bu insanlara karşı ırkçı söylem ve bakış eskiye nazaran arttı. Gönül isterdi ki onlara vatandaşlık değil de kendi ülkelerini ve topraklarını verebilelim ve bu vatandaşlık mevzuu böyle acı bir tablonun değil de bireylerin keyfi taleplerinin bir neticesi olsun.

      Suriye’nin yakın zamanda eski haline dönebileceğine ve oradaki savaşın yakın zamanda son bulacağına hiç ihtimal vermedim. Eski hali dediğim de tüm terör örgütlerinden temizlenmiş, tüm ülkelerin çekildiği ve Esadsız bir demokratik yapının oluştuğu tek parçalı bir Suriye. Bu artık çok mümkün görünmüyor. Dolayısıyla Türkiye’ye ve başka ülkelere yerleşen mültecilerin kısa zamanda geri dönmesi de bu ihtimal kadar zayıf. Çünkü onlar da Suriye’de kendilerinin hangi “parçaya veya yapıya” ait olduklarından emin değiller ve önemli bir kısmı bu aitliği şu an için de olsa Türkiye’ye karşı hissetmekte.

    Aynı şekilde devlet de Suriye’nin kısa zamanda düzelme ihtimalini zayıf görmüş olmalı ki milyonlarca insanın daha fazla kamplarda veya şehirlerin sokaklarında mülteci kimliği ile yaşamalarını istemiyor ve bunların topluma, ülkeye her açıdan entegrasyonlarının sağlanması için böyle bir adımı atmayı düşünüyor.

     Vatandaşlık konusu kendi içinde birden fazla konuyu bulunduran çok boyutlu bir mes’ele. Toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel ve dini gibi önemli konuları etkileyeceğinden dolayı birçok kesimin de zaman zaman “haklı tepki ve eleştirileri” olabiliyor. Hatta “daha biz hakkıyla vatandaşlığa alınmamışken, bunlar nerden çıktı” diyenler de az değil.

    İlk etapta 300 bin kişinin vatandaşlığa alınacağı söyleniyor ve bu sayı zaman içinde artacaktır. Vatandaşlığa alınanların doğum oranları da muhtemeldir ki artış gösterecek ve bu sayı kısa zaman içinde milyonları bulacak kadar yükselecektir. Doğal olarak bu durum beraberinde yeni sorunlar doğurabilir. Bunlar iyi hesap edilip ve ileriye dönük problemlerin çıkmayacağı veya çıkması halinde hemen çözülebileceği şekilde vatandaşlığa alma girişimi yapılmalı.

    Bu insanların ileride bir “anadil ve kültür”’ merkezli mes’eleleri çıkabilir. Aynı şekilde eğitim, adalet ve sağlık gibi temel haklardan yararlanma talepleri artacaktır. Hatta anadilde eğitim gibi bir sorun onlar için bile çıkabilir. “Onları kendi ülkemize alıp misafir ettik, vatandaşlık verdik daha ne istiyorlar? Dil, anadilde eğitim de nerden çıktı” gibi sorular çok sorulacak olsa da.. Çünkü vatandaşlığı önce onlar talep etmedi, biz veriyoruz. İkincisi kim olursa olsun, nereden gelirse gelsin ve hangi durumda olursa olsun bu saydıklarım onların temel insani hak ve hürriyetleridir. Misafirken veya göçmenken bile kullanabilecekleri temel haklar..

    Kısacası demem o ki, henüz birini çözmemişken belki çeyrek veya yarım asır sonra ikinci bir “Kürt mes’elesyile” karşılaşmayalım. Böyle bir sorun çıkmayacak şekilde bunun ileriye dönük alt yapısı hazırlanıp bu çalışmalar yapılırsa her Suriyeli bu ülkenin de bir vatandaşı olabilmelidir. Onlar dinde kardeşimiz, insanlıkta eşimizdir!

    Sosyolog Zeynep Karataş’ın da bu konuya dair çok önemli ve farklı bir tespiti var. Buradan paylaşmak konunun tartışılmasına katkı sağlayacaktır. Karataş: “Melez toplum çoğulculuğu mecbur kılar. Irk ve inanç birliği olan toplumlar hem tahammül düzeyleri düşük hem de renksizdirler. Mültecilere sosyolojik açıdan da evet” demiş. Katılmamak mümkün değil.

    Eski savaşlarımızı anarken ve o savaşlarda şehit olmuşlara rahmet getirirken dünyanın çok farklı coğrafyalarında bizimle beraber savaşmış toplumları, milletleri “şükran ve minnetle ya’d ettiğimiz” gibi onlarla bugün de birlikte yaşamaktan ve bir gelecek inşa etmekten korkmamalıyız. Herhalde onların da bizleri bugünlere dair iyi anmalarını isteriz.

Dolayısıyla bizim insani anlamda Suriyelilere vatandaşlık verilmesine karşı olmak gibi bir hak ve yetkimiz yok ve olmamalı. Bizim tek eleştiri ve tepkimiz işin teknik boyutuna olmalı. Yani bunların yaşama nasıl tutunacaklarına veya bu ülkenin asli unsurlarından ayrıcalıklı bir konuma gelip gelmeyeceklerine yönelik söz hakkımızı kullanabiliriz. Onun dışında “Suriyelileri istemiyoruz” gibi ırkçı ve gayr-i insani bir söz bizim olamaz! Onları bir de biz mi öldürelim?

    Son söz olarak biz “Kur’an, kardeşliği ve insanlığı emreder” dediğimizde yüzünü ekşitenler, o da neymiş diyenler, hatta ve hatta kardeşlik sözü Kur’an’dan ve Allah’tan geliyor denildiğinde yüz çeviren çağdaş beyler ve bayanlar bakın muhtemelen okumasanız da bilmeseniz de duymaktan daha çok hoşlandığınız veya daha çok hoşlanacağınız Yuhanna ne diyor? “Tanrı’yı seviyorum deyip de kardeşini sevmeyen Tanrı’yı sevemez. Gördüğü kardeşini sevemeyen görmediği Tanrı’yı sevemez.”  (Yuhanna 4 / 20)

    Zira sizi ancak Yuhanna ile mutlu ve memnun edebiliriz..

 

Yuhanna’dan Da Suriyeliler İçin Aynı Emir Var!
İsimsiz Köşe
Yazarımız Kim ?

İsimsiz Köşe