İdeal anlamda arzuladığımız bir gelişme ve ilerleme için, buna uygun iklimler gerekir. Manevi iklimler oluşmadan moral (manevi) değerler toplumsal hayata geçirilemez. Bu bağlamda geçiş dönemlerinde yaşanan bunalımlara daha az üzülebiliriz. Çünkü bu tür sıkıntılar aynı zamanda alternatif açılımlara gebedir. Yeni dönem ve çağlara hazırlanırken, yeni oluşum ve düzenlemeler esnasında; özellikle eğitim projeleri ihtiyacı kendini hissettirir. Bu olay aslında yenilenme ve tazelenme adına büyük bir şans ve fırsattır.
Mükemmelliğin belli bir tanımı ve sınırı yoktur. Fakat tutulan yol doğru ise mükemmellik yakalanmış demektir. Gelişmeyi; yenilenme ve tazelenme şeklinde hayata geçirebilmek için eğitim projeleri üretilmelidir. Bu konuda tutarlı bir esnekliğe ihtiyacımız vardır. Aksi halde sebepler dairesinde fasit daireler çizer durur ve yozlaşırız. Ciddi anlamda gelişim ve aşama kaydetmiş birçok eski medeniyetin fark etmeden yakalandığı ve gafil avlandığı bu tarihi müzmin tehlikeden sakınmamız gerekir. Eğitim olgusu, göreli bir gelişmeyi sağlarken moral (manevi) değerleri de koruyan bir faktör olmalıdır. Kazanımlar ve gelinen noktalar, yüksek değerler ve fikirler bu olgu içinde güvenle korunmalı ve sunulmalıdır. Burada sözü edilen koruma, kesinlikle dayatmacı değil, kararlı bir insaf duygusudur. Değerlerin korunması gelişmenin de garantisidir. Dibi delik bir kapta değerli ve ihtiyaç duyduğumuz hiçbir şeyi muhafaza etmemiz mümkün değildir.
İnsanlık tarihinde kazanımlarla yükselme, fakat bunun sonrasında ise, genelde en çok rastlanan şekliyle alışkanlık (ünsiyet) gibi sebeplerle fasit bir dairede yozlaşarak özellikle moral (manevi) değerleri (birikimleri) kaybetme döngüsü çoğunlukla yaşana gelmiştir. Ama bu realite, “Tarih, tekerrürden ibarettir.” Yaklaşımını doğrulamaz. Tarih, tekerrürden ibaret değildir Çünkü yaşanan ve yaşanacak her gün, başka bir gündür. Bu konuda ciddi ölçüde kararlı bir tarih felsefesi (ilmin yorumu) yapma ihtiyacımız vardır. Düşünce tarihi, bütün bunların örnekleriyle doludur.Eğitimde asıl sorun, birleştirici ve bütünleştirici unsurlarıyla kabul gören; uygulanabilir, açık ve net tekliflerle bir eğitim projesi (Modeli) ortaya getirip sunmaktır.
Önemli bir noktaya temas etmekte yarar vardır. Bir eğitim programının belli bir ölçüde ürünü olup hatta almış olduğu bu eğitimle bir statü de elde ederek söz sahibi olabildiği halde içinden çıktığını varsaydığımız bu kozayı sanki ideal manada ve pratikte pek sevemeyenlerin, en azından aldıkları bu eğitimi ömür boyu kabul etmiş görünmeyenlerin durumu oldukça düşündürücüdür. Eğitim ve öğretim, insan hayatı içinde ne kadar bir önem ve değer taşımaktadır? Bu parite (değer eşitliği) nasıl seyretmektedir? Bütün bunların uluslararası platformlarda dile getirilmeleri gerekir.
Ünlü bilim adamı Alexis Carrel’in ifade ettiği gibi, “Bilinmelidir ki fikir rüzgârı istediği yerde ve yönde eser. Canlılığını ve kararlılığını bu esintiden almayan düşünceler ve iddialar özgürlükten öte bir çılgınlık olup, bu durumda olabilecek en az şey diğerleri ile tam bir anlaşmazlıktır.” (1) Bu durum başarısızlıklarımızın başlıca sebeplerindendir.
Davranışlarımız, içinde yaşadığımız eşyanın tabiatına ters olmamalıdır. Pozitif Fen Bilimleriyle, Sosyal Bilimler ve sanat arasında şaşırtıcı derecede ilişkiler, paralellikler, hatta benzerlikler vardır. Onların aynı orijinden kaynaklandıklarını ve beslendiklerini kuvvetle hissederiz. Bu gerçeği eğitim olgusuna enjekte etmeye ve olayı çok iyi algılayarak yorumlamaya biz eğitimcilerin ihtiyacı vardır.
(1) Alexis Carrel, Başarının Sırları