İlginç ve düşündürücü ortak bağlantıları fark eden birey ve toplulukların daha anlamlı ve yararlı işler yaptıklarını görüyoruz. Örneğin ressam ve bilim adamı özelliğini bir arada taşıması Leonardo Da Vinci’yi farklı ve özel kılmıştır. O mühendis, matematikçi, ressam ve heykeltıraş olduğu gibi, hayatının ilginç girift ve ayrıntılı yönlerini incelemeye devam ettiğimizde, onun aynı zamanda ciddi bir müzik yeteneğine de sahip olduğunu öğreniyoruz.
Da Vinci’nin, sadece toplum bilimlerine dayanarak, fen bilimleri, matematik bilmeden ve onları önemsemeden her şeyi biliyor gibi davrananlara ateş püskürdüğünü notlarından biliyoruz. Da Vinci, notlarında şair ve ressamı bir münazara esprisiyle karşılaştırırken ressamın daha etkin (baskın) olduğunu kesin bir şekilde vurgulamaktadır. Fakat bu konudaki düşüncelerini duygu yüklü enfes bir tarzda yansıttığını belirtmemiz gerekir. İlginçtir. Fakat tamamen gerçektir. Olağan saydığımız ve hayatın içinde alışkanlıklarımız yüzünden pek farkına varamadığımız şeyler beklediğimiz mucizelerden daha az mükemmel değildir. Asıl mucizeler, normal hayatın içinde ve eşyanın tabiatında saklıdır. Bu sebeple bilim ve eğitim birlikteliğine özellikle ihtiyacımız vardır.
Özellikle eğitim projelerinde, kar amacı gütmeyen vakıf, okul ve üniversiteyi bir araya getirerek öyle AB yoluna çıkma amaçlanmalıdır.
Eğitim olgusunda yeni yükselen değerler ortaya çıkarken paritesi oldukça yüksek bu beklentileri karşılayacak eğitimcilerin yetişmesi için kar amacı gütmeyen vakıf, okul ve üniversite işbirliği ve ortaklığı gerekmektedir. Ülkemizde bazen yaşanan üniversite ve milli eğitim ve yine bu doğrultuda yaşanan bilim adamı, eğitimci farklılığı üzerine yapılan tartışmalar aleyhimize olmaktadır. Milli eğitim, üniversite ve kar amacı gütmeyen vakıfları bir araya getiren bir sistematiğe ihtiyacımız vardır. Yeni gelişmeler ve arayışlar çerçevesinde, milli eğitim bünyesinde öğretmenin kariyer yükseltilmesi şeklinde çalışmalar yapılmıştır. Fakat söz konusu olan ihtiyaç, yapılan mevcut yaklaşımların çok daha üstündedir. Son dönem eğitim projelerinde, eğitimci-bilim adamı birlikteliği oldukça sevindirici bir gelişmedir. Benim de katılımcı olduğum, MEB Talim Terbiye Kurulu, Öğretmen Yetiştirme Genel Müdürlüğü, Avrupa Konseyi, UNESCO, ortaklığında yerli ve yabancı akademisyen ve öğretmenlerin katıldığı GENERATION DEMOCRACCY Democratic Citizenship And Human Rights Education Project (DEMOKRASİ KUŞAĞI) Demokratik Vatandaşlık ve İnsan Hakları Projesi’ni bu konuda örnek gösterebiliriz..
Toplumsal kabuller çok önemlidir. Devlet kavramı bile sosyal bir sözleşmeyle meydana gelmiştir. Fikirler kabul görüp uygulandıkça pekişirler. Toplumun mühendisleri olan eğitimcilere büyük görevler düşmektedir.
Madde-mana sentezinden oluşan insan asli gerçeğini yadsımaktan, tek taraflı tercih ve iddialarından sakınmalıdır. Madde ve ruhunu, yaşadığı hayat içinde birbirine tercih etmekle insan hiçbir şey kazanamamıştır. Her şeyi yerli yerine koymak gerekir. Tek kanatla uçmak, yükselmek ve dengede kalmak asla mümkün değildir. Doğrusu bizim gerçeğin dışında hareket etme eğilimi göstermemizle, hakikat ve onun sözlük anlamı bile değerinden bir şey kaybetmeyecektir. Gerçeğin bize göre hareket etmesi beklentisi içinde davranamayız. Bu yaklaşım bize çok şey kaybettirir. Gerçek bize göre değil, biz gerçeğe göre davranmak zorundayız. Fakat bizler hatalı tercihlerimiz ve anlaşılmaz bir biçimde gerçeğin asıl esprisini görmezden gelme eğilimlerimiz yüzünden acı çekmekteyiz.
Çoklu Zekâ Kuramı’nın da bir gereği olarak sosyal bilimler, fen bilimleri ve teknolojileri, görsel sanatlarla ilgili bilimsel konular ve ifadeler, önemli arşiv bilgiler, belgeler, kültürlerarası yaklaşımlar, aktüel konular din ve ahlak kuralları eğitim olgusuna katılmalıdır. Eğitimcileri eğitimin dayanılmaz güzelliğinde birleştirme ve bütünleştirme amaçlanmalıdır.
Türk milli eğitiminin ilke olarak dayandırıldığı bilimsellik-akılcılık birlikteliği ve geçmişten gelen vazgeçilmez moral (manevi) değerler; geleceği birlikte kucaklayan ve kapsayan bir bütünlük olarak algılanmalıdır.