Çanakkale geçilseydi tarih başka türlü seyredecekti. Ayrıca Churchill’in savaşın süresini kısaltacağını umduğu Çanakkale Savaşları yüzünden Birinci Dünya Savaşı en az üç yıl daha uzamıştır. Çünkü bu küçük Yarımada’da çok çetin, kanlı ve uzun süren stratejik savaşlar olmuş, diğer cephelerden yüz binlerce asker buraya kaydırılmıştır.
Doğrusunu söylemek gerekirse bizim Birinci Dünya Savaşı’na katılmamız hiç gerekmiyordu. Gereksiz yere Birinci Dünya Savaşı’na sokulmamızın sebeplerinde; konjonktürel ve stratejik olarak devletler dengesinde kasıtlı olarak yalnız bırakılışımızın yanında, ileriyi göremeyen basiretsiz devlet adamlarımızın hatalı karar ve tercihleri, ayrıca azınlıkların dış destekli ihanetleri, hile ve entrikaları vardır.
Birinci Dünya Savaşı öncesinde de Osmanlı Devleti; çeşitli ihanetler ve yapılan stratejik hatalar yüzünden Balkan Savaşı’nda yenilmiş güç ve prestij kaybetmişti.
Bütün bu olaylar çerçevesinde, açıkça belirtmek gerekirse, Almanya, Osmanlı Devleti’ni ciddi anlamda bir müttefik olarak görmüyordu. Osmanlı Devleti, Almanlar için savaşın yükünü, külfetini hafifletmek için yeni bir cephe, ayrıca sömürge elde etmek için de bir köprüydü.
Birinci Dünya savaşını doğru ve gerçekçi bir şekilde yorumlamamız gerekir. İtilaf devletleri, bu topyekün savaşın öncesinde ortak çıkar ilişkileri çerçevesinde anlaşarak bir araya gelmişlerdi. Hâlbuki Almanya ile Osmanlı Devleti’nin çıkar ilişkileri ise birbirleriyle ters orantılıydı.
Osmanlı Devleti, bu savaşa kaybettiği toprakları geri almak için katılmıştı. Birliğini henüz yeni tamamlamış olan Almanya ise sömürge elde etme yarışında geç kalmıştı, sömürgeleri yoktu. Bu yüzden Osmanlı Devleti ve topraklarını köprü yaparak Türkistan’a ulaşmak ve sömürgeler elde etmek istiyordu
Özetle Osmanlı Devleti ve Almanya; dünya milletler dengesinin oluşturduğu ilginç bir kader cilvesiyle müttefik iki devlet olarak bu topyekûn savaş içinde yer almışlardı. Fakat birisinin başarılı olması stratejik açıdan diğerini tedirgin ediyordu. Gerçekten garabet bir ortaklıktı.
Bu arada günümüze kadar yaşanan üç dönem içinde, aynı benzerlikleri gösteren ve bunu bize hissettiren üç Almanya gerçeğinden özellikle söz etmemiz gerekir. Şöyle ki:
Birinci ve ikinci Dünya Savaşlarının başında birliğini henüz yeni tamamlamış fakat sömürgeler elde etme yarışında geç kalmış hırslı ve güçlü bir Almanya söz konusudur. Üçüncü olarak günümüzde de birliğini henüz yeni tamamlamış bir Almanya söz konusudur. Nitekim Birleşik Almanya kurulduktan kısa bir süre sonra Balkanların en güçlü devleti görünen Yugoslavya parçalanmış, Balkanlar bir anda Birinci Dünya Savaşı öncesi siyasal sınırlarına kavuşmuştur. Kıta Avrupası’nın büyük bir bölümü, Kuzey Avrupa ve Ukrayna Alman nüfuz bölgeleri haline gelmiş, Alman para birimi Mark, Euro olmuştur. Günümüzde ekonomik birlik devam etmekle birlikte, siyasi açıdan kıta Avrupası artık iki kutupludur.