Örneğin müzik alanında keşfedilmesi gereken bir öğrenciye ilk etapta matematik sevmiyor diye bir aşağılama ve dayatma yapılmamalıdır. İstismar edilmemesi koşuluyla, müziğin gerektirdiği matematik bilgisi ihtiyacıyla birlikte onun müzik sevgisi ve dehası matematik ile de tanışmasını sağlayacaktır.
Eğer samimi bir içtenlikle istenirse 3 S Bağlantısı Kuralı, dört dörtlük bir kural haline gelebilir. Ve okullarımızda bir miktar yazışma ve imza sirkülerinden ibaret görünen çoklu zekâyı pratiğe taşıyabilir. Burada yapmamız gereken tek şey, sayısal, sözel ve sanatsal etkinliklerimizi eğitim sistematiği içinde ilim-sevgi sentezinden oluşan bir çerçevede iyi ahlakla kaynaştırmaktır. Modelimizde sunmuş olduğumuz kuramımız, işte o zaman dört dörtlük, uygulanabilir bir kural haline gelir. Dört dörtlük hale gelen bu kural, sağlam bir inanç ışığıyla aydınlatılırsa, ALTIN BİR KURAL halini alır, elde ettiğimiz bu kuram (teori) daha sonra tam anlamıyla enfes bir aksiyom durumuna gelebilir.
Fizikte bahsi geçtiği şekilde, madde enerjiye, enerji de maddeye dönüşebilir, fakat yok olmazlar. Bu yorumunun ötesinde bir açıklama gerekirse; madde, bütün enerji türleri ve zaman; parçacıklardan oluşmuşlardır. Bunlar, kesintisiz ve hatasız bir ilişki içinde oldukça anlamlı bir süreci devam ettirirler. Bütün bir kâinat ve hayat; modern fizikte bahsi geçtiği gibi Tanecik Modeline ve Modüller Sisteme endekslenmiştir.
İlişkileri algılamak ve hissetmek konusunda maddenin ve hayatın dilini, keşfetmemiz gerekir. Objektif, içten ve samimi bir gözlem metodu ve aktif dinleme bize çok şeyler anlatacaktır. Bu konuda çalışmalarımız ve buluşlarımız ayrıca sistematik yaklaşımlarla desteklenmelidir.
Çoklu zekâ ile çok yakından ilintili olan, eğitim olgusunun ana çekirdeği Özel eğitimle ilgili önemli bir konu da; Özel eğitim okulu programına alınmayan ve normal eğitimde de pratikte dışlanan bir grup öğrenci için ivedi olarak karar alınması gereğidir. Bu grup için Özel Eğitim ve normal eğitim formatını bir arada yaşatma amaçlı olarak normal eğitim yapan okullara daha ciddi ve rantabl (verimli, getirimli) anlamda destek eğitimi sınıfı eklenerek yaygınlaştırılmalı ve bu eğitimi verebilecek eğitimciler yetiştirilmelidir. Destek sınıfı uygulaması okullarda vardır ama yeterli değildir. İzmir İli pilot bölge olarak, Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkanlığınca sadece İzmir’de sınıf öğretmenlerine yönelik 160 saatlik Özel Eğitim Semineri çalışması sürecin başlangıç aşaması olarak değerlendirilebilir. Bu konuda MEB Talim Terbiye Kuruluna bizzat göndermiş olduğum “Yeni İlköğretim Programı ve Ders Kitapları Üzerine Stratejik Yorumlar adlı Proje Raporumda, söz konusu bu Özel Eğitim Semineri tarafımdan da önerilmişti. Daha sonra çok anlamlı, güzel bir gelişme oldu. Eserin “Giriş” bölümünün başında bir örneğini sunmuş olduğum, MEB Talim Terbiye Kurulu Başkanınca Bakan adına çalışmalarımı destekleyici ve onur verici bir mektup tarafıma gönderildi. Bütün bu gelişmeler, özel eğitim ve özellikle çoklu zekâ gibi önemli bir konuyu kapsayan bu projeyi hazırlama ve bir model olarak sunma konusunda bana cesaret ve güç verdi.