Çoklu Zekâ Kuramı Çerçevesinde İnsanı Tanıma ve Tanımlama-2


  • Oluşturulma Tarihi : 04.09.2019 06:59
  • Güncelleme Tarihi :
Çoklu Zekâ Kuramı Çerçevesinde İnsanı Tanıma ve Tanımlama-2 yazının resmi

Özellikle özel eğitimde, orta ve ağır engellilerin eğitimlerinin yapıldığı okullarda, eğitimcilerin eğitim sürecinde artık eğitimci olma özelliklerini kaybederek sadece birer bakıcı konumuna gelmeleri en ciddi handikaplarımızdan (engellerimizden) birini teşkil etmektedir. Bu konuda esprili bir yorum yapmak gerekirse olay, engelli eğitimi içinde ciddi bir engel teşkil etmektedir.
Düşünmeyi öğrenme sanatını yaşamak ve aktarmak durumunda olan bir eğitimci, önce kendisini ve yapısal hamurunu tanımalı, iyi bir iç özümleme ve etütle kendini iç âleminde sorgulamalı, yorumlamalı ve kendisini öyle deklare etmelidir. İnsan hayatının bir sınav özelliği taşıdığı düşünülürse eğitimci önce kendi sınav kâğıdını iyi doldurmalıdır. Çok kere amaçlanan öğrenci merkezli bir eğitim için öncelikle insan realitesi tanımlanmalı ve eğitim olgusu bunun üzerine yapılanmalıdır. İnsan unsuru üzerine yapılandırılmamış bir eğitim sistematiğinde eğitimin öğrenci merkezli olması mümkün değildir. Bazı fedakâr eğitimcilerin açığı kapatma gayretleri de maalesef yeterli olamamaktadır. Eğitimcinin, madde-mana sentezinden oluşan iki aşamalı yapıyı, insanın akıl, irade, iyi ve kötü (melekiyet ve şeytaniyet) şeklinde dört unsurdan oluşan değişken ve oldukça komplike terkibini tanıyarak; iyi ve kötü seçimi açısından “minimum minimuma maksimum maksimuma kavuşmak ister” şeklinde bilimsel bir kriteri baz almasında yarar vardır. Bu arada eğitimcinin de her şeyden önce bir insan olarak kendisinin de aynı oluşumdan meydana geldiğini dikkate alması, kendini akort ettikten dış dünyaya açılması ve sunumlarını yapması gerekir. Hatırlanacağı üzere insanın yücelişi serüveninin ilk basamağı, kalp (his, duygu) insanı olmaktır. Kalp, madde-ruh arasındaki sentezi oluşturan en iyi menajerdir. İkinci aşama insanın ruhunun varlığını fark etmesidir. Üçüncü derece en hit, üst nokta ise şuur sahibi (şuurlu insan) olmaktır.
Anlaşıldığı gibi, tamamen kendine özgü bir özellikte verilen düşünme yeteneğini sanatsal bir boyutta yaşamak ve yorumlamak isteyen insan ve (veya) bir eğitimci, önce kendini tanımak ve yorumlamak zorundadır. Aslında düşünmeyi öğrenme sanatı, insanın kendisinde özellikte yapısal hamurunda saklıdır. Bilim ve eğitim, daha önce de belirtmeye çalıştığımız gibi var olanı ortaya çıkarma ideal besteyi tanımlama ve tamamlama sanatıdır. Biz eğitimciler olarak, varyasyonları iyi değerlendirmemiz gerekir. İdeal manada düşünmeyi öğrenme sanatını icra eden bir eğitimci, kendini tanıyan ve en iyi şekilde ifade edebilen bir kişiliktir. O, artık kendi mesleki sanatının gerektirdiği doruklarda ve şahikalarda yaşamakta olup,  bunu öğrencilerine hissettirebilmektedir. Yaşayan ve bunu aktaran bir eğitimci, toplum mühendisliği dalında gerçek bir sanatçıdır.
Düşünmeyi öğrenme sanatı, pratikte eğitim olgusunun zirvesini teşkil eder.
Balık tutmayı öğretmenin, kişiye kasalarca balık ikram etmekten daha geçerli ve faydalı olduğu gibi, öğrenciye düşünmeyi öğretmek de, bir sürü bilgi yükünü vermekten çok daha iyidir. Öğrenciye arama ve keşfetme zevkini aşılamayız. Bu formasyonu edinen her öğrenci bilgiye ve daha ileri kaynaklara ulaşmayı kendiliğinden isteyecektir.

 

Çoklu Zekâ Kuramı Çerçevesinde İnsanı Tanıma ve Tanımlama-2
İsmail Ferruh Destebaş
Yazarımız Kim ?

İsmail Ferruh Destebaş