İnsanı Tanıma ve Tanımlama-1
Daha önceki bölümlerimizde yeri geldikçe değindiğimiz, değişik tanımlamalarını yaptığımız insan, modelimizin gerek ve yeter şartını oluşturmaktadır. Özetle modelimiz insan faktörü üzerine yapılandırılmaya çalışılmıştır. Buraya kadar verilen bilgiler ışığında artık insanı en komplike şekliyle eğitim olgusu boyutunda tanımlamaya ve incelemeye çalışalım.
Çok yönlü ve değişken yapılı insanın, eksik, zayıf bir başlangıca rağmen hayat boyu bir eğitim ile gelişme, güçlenme şansına sahip olduğu daha önceki bölümlerimizde vurgulanmıştı. Yine insanın değişken özelliğinden hareket ederek daha farklı, ilginç bazı tespitler yapmaya çalışacağız.
Bir cenin olarak hemen hızla organlaşmaya başlayan insan yavrusu, henüz bebekken bile çok zekidir. İleri yaşlarda ortaya çıkan insanın bazı karakteristik halleri ve huyları yeteri kadar dikkatle gözlendiğinde, daha henüz küçük bir bebekken fark edilebilir.
Bu yüzden beyin ve kalp fonksiyonlarındaki ortaklığı tesis ve onun manevi (moral) yüksekliğe kavuşturulma sürecinin hemen başlatılması çok önemlidir. Küçük yaşlarda buna yönelmemiz gerekir. Bu olayı akıllı kısa adımlar ve aşamalar süreci şeklinde gerçekleştirmeliyiz. Üç yaşında zekâ olayının tamamlandığı gerçeği bilimsel bir realitedir.
Oyun ve drama, Yeni İlköğretim programında ve ders kitaplarında ayrı bir önem ifade etmektedir. Eğitim olgusu içinde çok kaliteli bir katalizör olarak kullanılabilme özelliğine haizdir. Öğrencinin motivasyonu ve adaptasyonu konusunda eğitimciye büyük bir destek sağlar. Çocuk oyun esnasında çok ciddi ve kararlıdır. Bu sebeple oyun ortamında öğrenmeye hazır ve istekli davranışlar sergiler.
Erken yaşta eğitim ve ailenin de buna yönlendirilmesi olayı, kendimize yapabileceğimiz en yararlı yatırımdır. Geleceğimize ve kendimize sahip çıkmalıyız.
“Ağaç yaşken eğilir” atasözü gerçekten bütün zamanlar için geçerliliği onaylanmış bir sözdür. Eğitimci, özellikle 6–12 yaş grubu içindeki öğrenciler özdeşim kurabilecekleri kahramanlarını oluştururlarken onlara destek ve rehber olmalıdır.
Ülkemizde maalesef küçük yaşlarda çocuklarına manevi (moral) gıda ve motivasyonun verilmesini, eğitime engel sanan ve üstelik bu hatalı değer yargısını da çağdaşlık sayan veli sayısı maalesef oldukça fazladır.
Sonrasında da ülkemizde ve bütün dünyada her şeyin günden güne kötüye gittiği düşünülerek hayıflanılmaktadır. Örneğin, modaya uyma, modern ve çağdaş olma gibi fantezi şeylerle kast edilen veya amaçlanan anlam ve ölçütler, günümüzde oldukça müphem, bulanık ve karmakarışıktır. Bunu fark etmek için televizyonun reklâm, magazin vb. programlarına bir göz atmamız yeterlidir.
İnanç ve fedakârlıkla ilgili yeterli bir eğitim ve öğretim veremediğimiz, ahlaki ve bilimsel gıdası yetersiz, üstelik maddenin anlamını algılamaktan bile uzak, kuru eksik ve çoğunlukla tek taraflı dengesiz bir anlayışla ortaya sürdüğümüz bir nesil (gelecek) doğal olarak bizleri üzecektir.
Bu yanlışlar silsilesi devamında kuru bilgi de elde edemeyen pek çok öğrencilerin küçümsenmemesi gereken bir bölümü, lise ve üniversite seçme sınavlarında sıfır puan almışlardır.