Bilgiyi Kullanma Sanatı-1
Bilgiyi kullanma sanatının özünde düşünmeyi öğrenme sanatı saklıdır. Fakat bu ideal beklenti içinde fikri harekete geçirecek derecede düşünme formatına ulaşmak için kendi iç dünyamızda ve ruhumuzda kesin ve samimi tercihler yapmamız gerekir. Aslında insanla alakalı her şey ve yapılan tercihler, kendi kapsamında bir idrak meselesidir. Düşünce denen format, bu noktalarda şekillenir.
Bilgiyi kullanma sanatı boyutunda ideal bir öğrenmenin yolu, dinlemeyi bir yaşam biçimi haline getirebilmekten geçer. Aslında diğer bütün öğrenme yöntem ve teknikleri dinleme olayının varyasyonlarıdır. Bir yazarın kitabını okumak da bir ölçüde o yazarı dinlemek anlamına gelmektedir.. Dinlemek ile işitmek arasında çok ciddi bir nüans farkı vardır. Düşünce ve bilgi, sadece kendi doğal iklimlerinde şekillenirler.
Düşünmek için onu katalize eden bir etkileşim gerekir. Duygu yüklü bir metafizik gerilim ise enfes sonuçlara gebedir. Duygu (his) bir ön versiyondur ve mutlaka gereklidir. Daha sonra olayı ruhumuza mal etme ve o konuda şuurlaşma peş peşe bir süreç içinde oluşur.
televizyonda duygusal ve anlamlı bir filmi zevk alarak veya etkilenerek duygulanarak ailemizle ya da yalnız seyredebiliriz. Fakat aynı filmi, daha önce seyrettiğimiz ve konusunu da bildiğimiz halde, varsayalım, bir tiyatroda aynı duyguları hisseden ve paylaşan kalabalık bir seyirci kitlesiyle seyrettiğimizde, duygu paritemiz kesinlikle daha üst noktalara çıkacaktır. Bu durumu şöyle yorumlayabiliriz. Duygularda tıpkı hava zerreleri gibi manevi (moral) bir atmosfer oluşturmuştur. Bu yüzden hepimiz bundan ortak olarak etkileniriz. Sonuç olarak, düşünme ve duygulanma gibi kalp ve beyin fonksiyonları için uygun iklimler gereklidir.
Bilgiyi cansız bir varlık gibi sırtımızda taşıyıp onun sadece hamalı olmamalıyız. Burada kesinlikle bilgi ile ilgilenmemeyi savunmuyor ve kast etmiyorum. Onu en iyi şekilde, ideal manada kullanma gereğinden bahsediyorum. Bu arada, “Külfetsiz nimet olmaz.” gibi değerli bir halk deyişini unutmayarak; fakat “Zorlaştırmayınız, kolaylaştırınız” yaklaşımını hatırlatarak, ince ve hassas bir yolu işaret etmekle iktifa edebiliriz. Fakat bu arada çoğu kez bilgi hamallığından kurtulmak için, fazla bilgiden kurtulmak gereğini savunan uzmanlar ve eğitimciler maalesef vardır. Bu yaklaşımı tehlikeli ve müphem bulduğumu belirtmek isterim. Çünkü bu yaklaşımın özünde belirsizlik vardır. Tartışmalara gebedir. Fazlalık bilgiyi herkes başka türlü seçip, yorumlayabilir. hâlbuki burada önemli olan şey, bilgiyi en iyi bir şekilde kullanmak, ona canlılık ve işlerlik kazandırmaktır ve bu olay önce bizde gerçekleşmek zorundadır. Burada aranan ve kast edilen şey, bilginin, ruha (içe) H mal edilmiş bir bilgi haline gelmesidir.