Bu mümbit coğrafya ve İstanbul şehri asırlardır Doğu ile Batı gibi iki kadim medeniyetin buluşmasına şahit olmuştur. Bu buluşmalar, önemli ve köklü bir kültür ve medeniyetin yeşermesine de yol açmıştır.
Mücadeleler zafer içindir, gayretler sonucu ulaşmak için, cehd ve azim hedefe varmak içindir. Nihai noktada maşukunu bekleyen hedefe ulaşma, aslında çok daha önemli bir hedefi (aşkı) içinde bulundurma lisanıdır.
Fetih gönüllere hitabeden, kırgın vicdanları tanır, küskün ruhları ihya, dargın insanları hayata kazandırma dilidir. Fetih insanın ortak evrensel değerlerini bayraklaştıran dildir. Fetih dili barış yüklü, huzur renkli, mutluluk bedenlidir.
Böylesi etkin bir dile sahip olmak için lisanın inceliklerini, dillerin çekiciliğini öğrenmek gerekmektedir. Onun için daha çocuk yaşlarda başka dillerde okuma ve keşfetmeye insanüstü bir önem veren henüz Fatih olmamış II. Mehmet, Mihail Kritovulos isimli bir Rum’a, kütüphanesinde bulunan Arrianos’un İskender biyografisini her gün okuttuğundan neredeyse ezberliyor, bununla da kalmayarak kendi öyküsünü Rumca kaleme alıyordu. Ufuklara dalıyor; “Onlara nasıl batıdan doğuya ben de doğudan batıya gideceğim” diye gözlerinde tüllenen hayalini mırıldanıyordu.
“İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma” olarak ifade edilen lisan ile farklılıkların dilini çok iyi bilen Fatih, Papalık yüzünden veya mezhep taassubundan dolayı 1453 yılına kadar patriklikten yoksun olan Konstantiniyye’de yerli bir keşiş olan Georgios-Gennadios Scholarius’u patrik olarak tayin ediyordu. Patriklikle Hıristiyanların Başrahibi yapılan Scholarius’a pek çok hak ve imtiyazları tanımanın yanı sıra bütün kiliselerin yönetimi veriliyor, böylelikle kalpleri okuyan Fatih Hıristiyan tebaanın gönlüne taht kuruyordu.
Bununla kalmayan Fatih, Ermenileri de Konstantiniyye’ye getirerek Hıristiyan unsurları çeşitlendirerek dil dünyasını renklendiriyor, bu gökkuşağına elliden fazla Floransalı Katolik tüccarı da katarak daha da zenginleştiriyordu.
Yerel dile olağanüstü değer verilmesiyle Doğu ile Batı’nın birlikte yaşadığı pilot bölge Galata, Magnifica Communita di Pera adını taşıyan ve on iki danışmandan oluşan bir kurul, Katolik cemaatin kiliselerini idare ediyor, ticaretin ve denizciliğin lisanı olan ve 19 Yüzyılın başlarına kadar Frenklerin tamamını, Rumların ve Ermenilerin çoğu ve Türklerin bazıları tarafından kullanılan İtalyanca, şehrin ikinci dili olarak kendisini hissettiriyordu.