Hayat piramidini oluşturan sistematik içimde yer alan bitkiler, mevsimleri ve yaşam takvimini görüntüleyen mükemmel bir karakter sergiler. Eşyanın yapısındaki mükemmellik bitkilerle daha görsel ve renkli bir sanata dönüşmüştür. Bitkiler, özellikle su ve güneşe madde ve enerjiye bağımlı olmakla birlikte diğer canlı türleri olan insan ve hayvanlara nazaran, daha çok kendi kendine yeterli bir yapıya sahiptirler Çünkü bitkiler heterofturlar (kendi besinini kendi yapma özeliği). Fotosentez yoluyla kendi besinlerini kendileri yaparlar. İnsan ve hayvan türleri, kendi kendine kısmen yetebilen bu renkli sanat örtüsüne ciddi ölçüde muhtaçtırlar
Virüsler, hayat piramidinde yer alan en küçük canlı türüdür. Bir hücreden de daha küçük olup, normal mikroskopla bakıldığımda dahi görülmezler. Onları ancak elektronik mikroskopla görebiliriz. Normal halde cansız tuz pulcukları şeklinde bulunurlar. Fakat bir hücrenin içine girip yerleştiklerinde, canlı hale gelip, canlıların ortak özelliklerine bürünürler. İçine girdikleri hücreyi hasta edip, adeta bitirerek patlatıp dışarıya çıktıktan sonra yine yuvalanacak yeni bir hücre buluncaya kadar cansız tuz pulcukları şeklinde beklerler. Görüldüğü gibi virüsler, canlı ve cansız olma özelliği arasında geçit varlıklardır. Örneğin kuru fasulye, nohut, mercimek gibi bakliyat türü yiyecek maddeleri de uyur durumda canlılardır. Uygun bir saksı ve yetişme ortamı bulduklarında canlıların ortak özelliklerini taşıyan birer bitki haline dönüşürler.
Burada düşündürücü olan şey, canlı ve cansızlık mana ve özelliği arasında dahi zar ve perdeli bir yapı ve geçiş olmasıdır. Bütün bunlar ilişki ve ilişkiler kavramı hakkında bize fikir vermektedir. Çağımızın vebaları olan virüs mikrobuyla gelen hastalıklar cidden ürkütücüdür. Çünkü virüs çok küçük olup bir hücrenin içine yerleştiği için antibiyotik ve tedavisinden etkilenmemektedir. Hayat piramidinde yer alan Protistler Birkaç hücreden oluşmuş ilkel varlıklar şeklindedirler. Bunlar, daha önce de belirttiğimiz sistematiğe uygun olarak bitki ve hayvan özelliğini bir arada taşıyan (yaşayan) geçit canlılardır. Protistler, deniz içindeki (dibindeki) solunum olayını düzenlerler.
Yine bu piramide yer alan hayvanlar alemini ansiklopedilerden öte, televizyon belgesellerden veya o tarzda yapıtlardan izlememiz gerekir. Hatta bir kral kobranın hayatını defalarca izleyebiliriz ve her seyredişimizde yeni bir şey öğrenebiliriz. Hayat şeridimizden geçen bütün bilgi ve görüntüler, boş bir metadan başka bir şey ifade etmelidir. Fakat bu keyfiyet bize bağlıdır. Hayvanlar alemi ve aralarındaki ilişkiler zinciri gerçekten enfes ve düşündürücüdür
Piramidimizin en tepesini oluşturan insan unsuru, modelimizin genel esprisi içinde hep vardır. Daha sonraki bölümlerimizde, yeri geldikçe aşamalı bir şekilde insan unsurunun tanımlamalarını yapacağız. Her şeyin insan unsuruna endekslendiği bu var oluş esprisi ve sistematiği içinde bir eğitim modeli ve projesi; mutlaka insan unsuruna dayandırılmalıdır. Her şey onda (bizde) saklıdır. Eğitim olgusu bunu anlatmalı, bize kendimizi hissettirmelidir. Belki bu şekilde gerçek aynasında siluetimizi görebiliriz. Fakat umarım bu gerçek bizi ürkütmez.