İlim-sevgi birlikteliği ortaktır. Ayrıca toplumsal bir ortaklığı, sevgi ve inanç güdülerini arttırıcı bir özelliği de içlerinde barındırırlar. Bilimsel değeri olan bulgular ve sonuçlar; birlikte ortak kullanmakla azalmazlar. Tam tersine artış ve trend (eğilim) yükselir. Sert ve anlamsız çatışmanın yerini tatlı sert bir rekabet alır. Kültür ve inanç farklılıklarına rağmen, bilim-sevgi odaklı ortak bir iklim oluşturabilme olayı, zorla bir birliktelikle değil, daha önce de açıklanmaya çalışıldığı gibi ancak ilim-sevgi ve inanç faktörlerinin üç boyutlu birleşmesi ve bütünleşmesiyle elde edilebilirler. Literatürde başarılı sonuçlar hep böyle alınmıştır.
Uygulamada farklı kültürde görünen eğitim kanalları, bilimin ve eğitimin dayanılmaz ortak güzellikleri çerçevesinde ve gerektiği ölçüde, eşgüdüm ve koordineli bir rekabet ve başarı ölçütleri doğrultusunda birbiriyle yarışsın. Benzeşenler ortak eğitim projeleri geliştirsin. İsteyen veli ve aile, çocuğunu istediği okula gönderebilsin. Ülkemizde kamuoyunu, basın ve yayın organlarını sürekli meşgul eden kültür ve inançla alakalı, aslında bazen samimi olmayan tekliflerin de önü böylece alınmış olur. Eğitim alanında kabul kıstası bellidir. Başarılı olunduğunda her milletten ve inançtan üst kademe ve elit grupların teveccühü kazanılır. Eğitim, en güçlü ve kutsal silahtır.
Din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri ve muhtevası daha farklı düşünülmelidir. Din dersi, ibadet şekli ve kuralları ve de ahlaki konularını kapsayabilir; fakat bunun yanında ilme ve gerçeğe uygun ideal bir inanç ve bunun pekişmesi ve olgunlaşmasıyla ilgili yönlendirme, daha önce de belirtildiği gibi; fen ve sosyal içerikli dersler aracılığı ile pekâlâ yapılabilir. Özellikle fen derslerinde ihtiyacımız olan manevi (moral) gıdalar fazlasıyla mevcuttur. Kaliteli ve iyi ahlaklı, topluma ve insanlığa yararlı insanları başka türlü asla yetiştiremeyiz. Aslında kişi inandığı gibi yaşamaz ise, en azından pratikte yaşadığı şekle göre inanmaya başlar. Bu olabilecek en kötü sonuçtur.
Seçme, ölçme ve değerlendirme yapılırken; eğitimci göstermelik, kırtasiye işlevleri çerçevesinde değil, inançları, prensipte kabul ettiği değerleri ve idealleri doğrultusunda yaşıyorsa veya yaşamıyorsa buna göre performans değerlendirmesi yapılmalıdır. Bu şekilde bir tercih ihtiyacı bütün sistemlerde zaten kendiliğinden görülmekte ve yansımaktadır. Bütün dünya ve insanlık, aslında bunu aramakta ve de özlem duymaktadır. Eğitim alanında başarılı örneklere izdiham seviyesinde katılım, tercih ve teveccüh biraz da bundandır.
Kültürler arası diyalog ve eğitim formasyonu çerçevesinde bir birleşme ve bütünleşme için gerek ve yeter şart; bir araya gelebilmenin samimi ve geçerli ölçütlerini ortaya koymaktır. Fakat modelimizin kalbinden gelen sesi iletmeyi ve ön uygulamaları başardıktan sonra ancak gelişme ve sonuç bölümleri aşamasına geçebilmemiz mümkün olacaktır.
Avrupa Birliği çerçevesinde hazırlanabilecek eğitim projeleri konusunda avantaj sayılabilecek bir realiteyi belirtmekte yarar vardır. Samimi bir Müslüman ile Hıristiyan’ın anlaşma ve uyum şansı; yaşadıkları aynı ortamı, inançlı ve gönüllü bir şekilde paylaşıp benimseyemeyenlere göre daha fazladır. Bu örnekler günümüzde dünyanın her yerinde sıkça görülmektedir. Modelimiz, toplumsal araz şeklinde beliren birçok pürüz ve olumsuzluğu izale edebilecek bir mantaliteyi amaçlamaktadır.
Kıta Avrupası olarak Hıristiyan dünyası; Haçlı Savaşları ve kendi içinde Yüzyıl Savaşları, şeklinde uzun sıkıntılı dönemler yaşadı ve medeniyetini ancak okullaşma ve eğitim süreci içinde bütün dünyaya lanse edebildi. Müslümanlar da, bu belirgin gerçeği hep hissettiler, yaşadılar.
Son dönemde yaşananlar ise, yaklaşımımızın kesin bir ispatı şeklinde cereyan etmektedir.
Bütün bunlar, birleştirici ve bütünleştirici bir eğitim projesinin ihtiyacını ve önemini açıkça ortaya koymaktadır.
En iyi stratejiler, birleşme ve bütünleşmede saklıdır. Tarih ve konjonktürsel gelişimler bize bunu anlatmaktadır. Modelimiz, bunun yol, yöntem ve stratejilerine büyük önem vermektedir.