Mısır firavunları mumyalanmak suretiyle saklanırdı. Denizde boğulan I. Merneptah’ınnaşı mucize olarak denizin kenarına atılmış ve buradan alınarak, Luksor’a ve oradan “Krallar Vadisi”ne nakledilmiştir.
Denizde boğulan firavunun sıkışınca iman etmeye yeltendiği, fakat ayetlerin siyak ve sibakından da anlaşıldığı üzere bu imanın kabul olmadığı bir gerçek iken, bazı İslam âlimleri, onun imanının kabul edildiğini bazıları ise kesinlikle kabul edilmediğini savunmuşlardır.
Firavun, firavunluk; büyüklük taslayan, böbürlenen, ilahlık iddia eden, kuleler yaptırıp göklerde tanrı arayan, halkını ezerek ve küçümseyerek kendisine itaat ettiren, gerçeklere sırt çeviren, kaba, hırçın ve saldırganların genel adı olarak tarihte var olmuştur ve de kıyamete kadar öyle devam edecektir. Kavm-i Firavun; her hanedan döneminde idare edilen Mısırlılar olduğu gibi, bu hanedanın dışarıdan getirdikleri ve birinci sınıf kabul ettikleri öz soydaşlarıdır. Al-i Firavun ise, Firavun’un dininden, kavminden veya kabine ekibinden meydana gelen topluluktu. (Taberi, Tefsir, I, 270) Al-i Firavun’un, o dönemin bütün Mısır halkı ve ya Firavun’unneseben akrabası veya kendi dinine tabi olanlardan meydana geldiği söylenmektedir.
Burada çok önemli bir ayrıntının açıklanmasında yarar vardır. Bütünü ihtiva ettiği ileri sürülen Kuran tefsirleri, toplumu birçok konuda bilgilendirerek faydalı olmakla birlikte, anlam kargaşasına da sebep olunmaktadır. Bazı hassas konularda başvurulacak en güvenilir, sağlam kaynaklar asrın mücedditleri büyük zatların müellifi olduğu, belli yüzyılları, dönemleri aydınlatan asrın tefsirlerdir. Bu tefsirlerin her çağın ilahi reçeteleri Kuran-ı mücizül beyan olarak en mükemmel şekilde bizi aydınlattıklarını söyleyebiliriz. Makro anlamda normal Kur’an tefsirlerine mikro anlamda ise içinde bulunulan asra hitap eden tefsirlere ve Kur’an dilini en iyi bilenlere müracaat edilmesi daha uygundur. Nitekim İstiklal Marşımız yazarı ve bu konuda ödül kabul etmeyen, “dosdoğru bir insan” Mehmet Afif Ersoy, Bediüzzaman; Kuran-ı Kerim’in tamamını tefsir etmeye kalkışılmanın sakıncalarını dile getirmişlerdir. Nitekim Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından Kuran-ı Kerim tefsiri için görevlendirilen M. Akif ERSOY, şimşekleri üzerine çekmeyi göze alarak bu görevden imtina etti. Kuran-ı Kerim tefsiri konusunda meşhur bir isim ve ünlü televizyon sunucusu Okan Bayülken’in dedesi Elmalı Hamdi Yazır’a kendi tefsiri ile asrın tefsiri arasındaki fark kıyaslamalı sorulduğunda “ben yazmaya çalıştım, bana yazdırılmadı” demiştir.
En mucizevî ve ibret verici görüntü