Büyük düşünürlerimizden İmam Gazali’ye göre İnsan; akıl, irade (seçme hakkı), iyi ve kötü duygular şeklinde dört güçlü etkenden oluşur. Bu değişken, karmaşık yapı bize haklar, sorumluluklar çerçevesinde, tamamen dengeli olarak verilmiştir. Akıl ile düşünür ve irademiz ile karşımıza çıkan seçeneklerin içinden tercih hakkımızı kullanırız. Dikkat edilirse akıl ve irademiz ile iyi-kötü arasında (realitenin iki yönünde) tercihler yaparak inanç-inat duygularıyla stratejik bir şekilde yol alırız. Yukarıda belirtilen dört unsur, bireysel-toplumsal yapımızda bir bütünlük içinde bulunmaktadır. İnsanla ilgili her türlü konuda salt olarak iyi veya kötü bir şeklinde bir yargıya varmak işte bu yüzden hatalı bir yaklaşımdır. Bu tanı demokratik yaşam içinde önemli bir kriter teşkil etmektedir.
İnsan, kendi içyapısında ve insanla ilgili her konuda iyi ve kötü şeklinde yaklaşımları görür ve hisseder. Bilimsel bir kurala göre minimum minimuma, maksimum da maksimuma kavuşmak ister. Hangisine yönelirsek onu çoğaltırız. Bu realite, bireysel-toplumsal hayatımızda hep 1ardır. İnsanın karmaşık ve farklı yönlerine rağmen oluşturduğu anlamlı bütünlük İncil’de de “Beden birliği” (1) başlığı altında verilmiştir.
Alçak gönüllü bir şekilde, safiyetini bozmadan; derinliği, manayı ve asli gerçeği yakalayan ünlü halk şairi ve düşünürü Yunus Emre’nin “Bir ben vardır bende benden içeru.” sözünde belirttiği gibi insanın içinde iyi ve kötüyü bilen (bildiren) vicdan denen bir mekanizma vardır.
Manevi (moral) yapımız da tıpkı enerji türleri, eşyanın tabiatı, maddenin yapısı ve hatta organlarımız gibi zar, perdeli katmanlardan, çekirdekten oluşur. Hayatın bu gerçeğini algılamak bize çok şeyler kazandırır.
Bir ressam olarak belirtmek gerekirse Siyah renk yoktur. Ressam, siyah renk kullanmaz. Siyah (kara) renk yani karanlık yokluk demektir. Işıksız ve salt karanlık bir ortamda göz organımız görme fonksiyonunu yerine getiremez ve biz göremeyiz. Biz, karanlıkta düşünce de üretemeyiz
İnsan, girift, ayrıntılı ve değişken bir yapıya sahiptir. Bazen bir anlık kararımızın bütün bir hayatımızı etkileyebilmesi biraz da bundandır.
Her şeyin insan unsuruna endekslendiği bu var oluş esprisi ve sistematiği içinde Her şey bizde saklıdır. Eğitim ve kültür olgusu bunu anlatmalı, bize kendimizi hissettirmelidir. Öyle ki, belki gerçek aynasında siluetimizi görebiliriz. Fakat umarım bu gerçek bizi ürkütmez.
Kainat düzeninde alışılmış yönleriyle tipik hayatın içinde varsayılan bütün maddi ve moral (manevi) unsurları, bir bütünün parçaları olarak incelediğimizde ilginç sonuçlarla karşılaşırız. O, her türlü rastlantıdan soyutlanmış esas bütünlüğü daha iyi algılarız. (1) İncil, Beden Birliği, s. 324, 36
Araştırmacı-yazar