İstanbul'u Sevmek-2


  • Oluşturulma Tarihi : 08.05.2019 06:41
  • Güncelleme Tarihi :
İstanbul'u Sevmek-2 yazının resmi


Evet, Doğu ile Batıyı ve üç kıtayı birleştiren İstanbul’a duyulan sevgi; İstanbul’da yapılan yerel seçimlerde olduğu gibi ayrılık ve hizip nedeni değil, birleştirici bir faktör olmalıdır.
Konu hakkında stratejiler belirlememiz gerekir. Fakat her şeyden önce sevgi olgusunu açıklamamız ve tanımlananız gerekmektedir. Sevgi, tek başına yalın bir kelime olmaktan öte değerler taşır. Sevgi; tercih, ilgi, iletişim, inanç, düşünme, anma, unutmama, fedakârlık, şefkat, güven itimat, saygı, hoşgörü ve sabır gibi birçok destek ve harçların oluşturduğu çok kıymetli bir bulamaçtır. Sevgiyi asli yönleriyle bir bütün olarak düşünüp yaşayamadığımız için çoğu kez onun hayatımızda olmadığını düşünürüz. İşte esas sorun budur.
İstanbul’un hukuk, siyaset, ekonomi ve kültürel alandaki yeri, bir ölçüde ideal performansımızın da göstergesidir.
İlim-sevgi sentezini iyi algılamamız gerekir. Eğitim ve kültür; insanlık için düşünülmelidir. Dar menfaatlere heba edilmemelidir. Kendini tanımayı ve denetlemeyi öğretmelidir. Bu iç denetlemenin olmadığı hallerde ise denetim, “Demoklesin kılıcı” gibi yorumlanmakta, hatta iç denetim mekanizmasını dahi zaafa uğratmaktadır. İnsanın yapısı gereği haklı beklentileri ve onuru her şeyin üstündedir. Bu sistematik, kendi içyapısında bulunan, tamamen insana özgü bir fedakârlığı ve feragatini yaşar ve yaşatır. 
Tercih hakkımız vardır. Fakat realitenin içinde bile bizi farklı yönlere ve sonuçlara götüren seçenekler mevcuttur. Açıkça belirtmek gerekirse, realitenin iki yönünden biri bizi mutsuz edebilmektedir.
İnsanlık tarihinde kazanımlarla yükselme, fakat bunun sonrasında ise en çok rastlanan şekliyle alışkanlık gibi sebeplerle fasit bir dairede yozlaşarak moral (manevi) değerleri, kaybetme döngüsü yaşanagelmiştir. Ama bu realite, “Tarih, tekerrürden ibarettir.” Yaklaşımını doğurmaz. Tarih kesinlikle tekerrürden ibaret değildir, hatta tarihte tekerrür diye bir şey yoktur. Çünkü yaşanan ve yaşanacak her gün, başka bir gündür. Bu konuda ciddi ölçüde kararlı bir tarih felsefesi (ilmin yorumu) yapma ihtiyacımız vardır. Düşünce tarihi, bütün bunların örnekleriyle doludur. Tarih biliminde bilimsel formatın bir gereği, sebep-sonuç ilişkisi vardır.
Alexis Carrel’in dediği gibi “Bilinmelidir ki fikir rüzgârı istediği yerde ve yönde eser. Canlılığını ve kararlılığını bu esintiden almayan düşünceler ve iddialar özgürlükten öte bir çılgınlık olup, bu durumda olabilecek en az şey diğerleri ile tam bir anlaşmazlıktır.” Bu durum başarısızlıklarımızın başlıca sebeplerindendir.
Davranışlarımız, içinde yaşadığımız eşyanın tabiatına ters olmamalıdır. Pozitif fen bilimleriyle, sosyal bilimler ve sanat arasında şaşırtıcı ilişkiler, paralellikler, hatta benzerlikler vardır. Böylece onların aynı orijinden kaynaklandıklarını ve beslendiklerini anlarız.
Evrensel ortak bağlantıları fark eden toplumların daha anlamlı ve yararlı işler yaptıklarını görüyoruz. İlginçtir, fakat tamamen gerçektir. Hayatın içinde alışkanlıklar yüzünden olağan saydığımız ve bu yüzden pek farkına varamadığımız şeyler, beklediğimiz mucizelerden daha az mükemmel değildir. Asıl mucizeler, normal hayatın içinde ve eşyanın tabiatında saklıdır.
Toplumsal kabuller çok önemlidir. Devlet bile sosyal bir sözleşmeyle oluşur. Fikirler kabul görüp uygulandıkça pekişirler. Bu konuda toplum mühendislerine büyük görevler düşmektedir.
İstanbul’un tarihsel süreçteki önemini iyi ve doğru algılayabilmemiz için; sosyal tarih, siyasi tarih ve tarih felsefesi (ilmin yorumu) bilgisi gereklidir. İstanbul’da yapılan önemli uluslararası toplantıların deklarasyon haber, yorum ve metinlerini şehir-insan ilişkileri bazında iyi izlememiz, kavramamız; bilinçli bir insan ve vatandaş portresi çizebilmemiz çok önemlidir. Ülkemizi daha bilinçli sevebilme ve stratejiler geliştirebilme, gerçek bir dünyalı olabilme adına, Türkiye’nin ekonomik başkenti, Avrupa’nın da kültürel başkenti İstanbul’u baz almamız, oldukça stratejik ve akılcı bir yaklaşımdır. Bu konudaki duygusal toplamaları hissetmek için ise bir dünyalı olmamız kâfi gelecektir.
Konu, ortak ve evrensel bir özellikler taşımaktadır. Makro ve mikro açıdan değerlendirilebilir. İstanbul Şehri, tarihin süzgecinden geçmiş, Doğuyu ve Batıyı ayrı ayrı ve bir arada özümsemiş yönüyle, maddi ve manevi (moral) değerleriyle birlikte bize gerekli stratejiyi oldukça cömert bir şekilde sunmaktadır. Bu arada en çok ihtiyacımız olan şey eğitim olgusunun da olmazsa olmazı “düşünmeyi öğrenme sanatı”dır.                                                                                                                               
 
 

İstanbul'u Sevmek-2
İsmail Ferruh Destebaş
Yazarımız Kim ?

İsmail Ferruh Destebaş