Kalp, çoklu zekâ olayında önemli bir faktördür. Beyin fonksiyonu ile elde edilen hareketler kaba ve estetikten yoksundur. Hâlbuki insan duygusal ve estetik hareketler sergiler. Özellikle duygusal zekânın oluşumunda kalp ve beynin ortak fonksiyonları devreye girer. Görüldüğü gibi Çoklu Zekâ Kuramı, insan beyni ile kalbinin ortak fonksiyonlarında aranmalıdır.
Kalbin akıl yoluyla anlamakta oldukça zorlanacağımız bazı özelliklerinden bahsetmekte yarar vardır. Kalbimiz eşi benzeri görülmemiş mükemmel bir motor gibi çalışmaktadır. O gündüz dakikada yaklaşık 70 defa atarken, gece biz uyurken dakikada yaklaşık 55 defa atmaktadır. Bu hesaba göre ortalama bir insan ömrü boyunca kalbimizin yaklaşık olarak 2.500.000.000 defa attığını söyleyebiliriz
Anlaşıldığı gibi biz uyurken kalbimiz uyanık kalmakta daha hafif bir çalışma temposuyla adeta şefkatli bir şekilde bizi rahatsız etmemeye özen göstererek çalışmaya devam etmektedir.
Kalbimiz, yediğimiz besinleri en uygun bir şekilde vücut hücrelerimize dağıtır. Aynı zamanda akciğerlerimizden gelen oksijeni de hücrelerimize gönderir. Böylece vücut fonksiyonlarımız için gerekli enerjinin üretilmesini sağlar. Bu enerji sayesinde aktivitemizi sürdürebilir ve bir canlı organizma olma özelliğimizi devam ettirebiliriz.
Kalbimiz, çok uzun bir kanal sistemine kan gönderir ki bu sistemi oluşturan damarlar uç uca eklendiğinde uzunluğu ortalama 268.000 kilometreyi bulur. Dünyanın çevresi ise yaklaşık 40.000 kilometredir. Bir insanda bulunan damarları uç uca eklediğimizde dünyanın etrafını altı yedi defa sarabilir. Kalp kanı öyle güçlü pompalar ki çıkan kan bütün damarları dolaşır. Sonra kalbimize geri döner
Kanın bu yolculuğu, on üç dakika gibi kısa bir süre içinde gerçekleşir. Kan, küçük bir zaman diliminde ortalama
Kalbimiz normal çalışma temposuyla günde yaklaşık 100.000 defa atar. Buna göre kalbimiz dakikada beş litre saatte
Vücudumuza dikkatle baktığımızda diğer organlarımız gibi kalbimizin de olması gereken en uygun yere en uygun bir şekilde yerleştirildiğini görürüz. Kalp yerleştirildiği yer bakımından yaralanmalar ve dış etkenlerden çok güzel bir şekilde korunmaktadır.
Düz bir mantık çerçevesinde histen yoksun akıl, ruhtan da yoksundur. Hissiz-ruhsuz, ölü, atıl bir akıldır, denilebilirse de bu da eksik bir yaklaşımdır. Çünkü negatif ve pozitif his, birbirlerinin zıt alternatifleridirler ve dolayısıyla birbirlerini reddederler veya birbirlerinin boşluğunu doldururlar. Daha önceki “Çoklu Zekâ Kuramı Çerçevesinde İnsanı Tanıma ve Tanımlama” adlı bölümümüzde de aynen belirtmiş olduğumuz gibi “minimum minimuma, maksimum da maksimuma kavuşmak ister.” Hangisine yönelirsek onu çoğaltırız.