Komplike Zekâ Göstergelerinden Biri, Bilgiyi Kullanma Sanatı-1                                                 


  • Oluşturulma Tarihi : 11.09.2019 06:52
  • Güncelleme Tarihi :
Komplike Zekâ Göstergelerinden Biri, Bilgiyi Kullanma Sanatı-1                                                  yazının resmi

Bilgiyi kullanma sanatının özünde düşünmeyi öğrenme sanatı saklıdır. Fakat bu ideal beklenti içinde fikri harekete geçirecek derecede düşünme formatına ulaşmak için kendi iç dünyamızda ve ruhumuzda kesin ve samimi tercihler yapmamız gerekir. Aslında insanla alakalı her şey ve yapılan tercihler, kendi kapsamında bir idrak meselesidir. Düşünce denen format, bu noktalarda şekillenir. Düşünce ve zekâ arasındaki ilişkiyi yadsımamız ise mümkün değildir.
Bilgiyi kullanma sanatı boyutunda ideal bir öğrenmenin yolu, dinlemeyi bir yaşam biçimi haline getirebilmekten geçer. Aslında diğer bütün öğrenme yöntem ve teknikleri dinleme olayının alt versiyonlarıdır. Bir yazarın kitabını okumak da bir ölçüde o yazarı dinlemek anlamına gelmektedir. Dinlemek ile işitmek arasında çok ciddi bir nüans farkı vardır. Düşünce, zekâ ve bilgi sadece kendi doğal iklimlerinde şekillenirler. Özellikle düşünce olgusuna çok özel bir değer verilmelidir. Örneğin abur cubur yemek yer gibi bu kontenjanımız değersiz şeylerle doldurulmamalıdır.
Düşünmek için onu katalize eden bir etkileşim gerekir. Duygu yüklü bir metafizik gerilim ise enfes sonuçlara gebedir. İnsanı tanımlarken daha önce de belirtmiş olduğumuz gibi, insanın yücelişinde üç aşama gözlenir. Duygu (his) bir ön versiyondur ve mutlaka gereklidir. Daha sonra olayı ruhumuza mal etme ve ardından oluşan şuurlaşma ise peş peşe gelen süreçlerdir.
Örneğin televizyonda duygusal ve anlamlı bir filmi zevk alarak veya etkilenerek belli ölçüde duygulanarak ailemizle ya da yalnız seyredebiliriz. Fakat aynı filmi veya oyunu daha önce de seyrettiğimiz ve konusunu bildiğimiz halde; varsayalım, bir tiyatroda aynı yoğun duyguları hisseden, paylaşan kalabalık bir seyirci kitlesiyle seyrettiğimizde, duygu paritemiz kesinlikle daha üst noktalara çıkacaktır. Bu durumu şöyle yorumlayabiliriz. Duygularda tıpkı hava zerreleri gibi manevi (moral) bir atmosfer oluşturmuştur. Somut öğrenme etkileşime benzer soyut bir etkileşim gerçekleşmiştir.
Yukarıda örneklendirmiş olduğumuz yoğun duygulanma olayında olduğu gibi, kalp ve beyin fonksiyonlarının ortak işlevi için de uygun iklimler gereklidir.               
Bilgiyi cansız bir varlık gibi sırtımızda taşıyıp onun sadece hamalı olmamalıyız. Burada kesinlikle bilgi ile ilgilenmemeyi savunmuyor ve kast etmiyorum. Onu en iyi şekilde, ideal manada kullanma gereğinden, sanatından bahsediyorum. Bu arada, “Külfetsiz nimet olmaz.” gibi değerli bir halk deyişini unutmayarak; fakat “Zorlaştırmayınız, kolaylaştırınız” yaklaşımını hatırlatarak, ince ve hassas bir yolu işaret etmekle iktifa edebiliriz. Fakat bu arada çoğu kez bilgi hamallığından kurtulmak için, fazla bilgiden kurtulmak gereğini savunan uzmanlar ve eğitimciler maalesef vardır. Bu yaklaşımı tehlikeli ve müphem bulduğumu belirtmek isterim. Çünkü bu yaklaşımın özünde belirsizlik vardır. Tartışmalara gebedir. Fazlalık bilgiyi herkes başka türlü seçip, yorumlayabilir.
Hâlbuki burada önemli olan şey, bilgiyi yük değil kaliteli bir binek haline getirebilmek, onu en iyi bir şekilde kullanmak, ona canlılık ve işlerlik kazandırmaktır ve bu olay önce bizde gerçekleşmek zorundadır. Burada aranan ve kast edilen şey, bilginin, ruha (içe) mal edilmiş hale gelmesidir. Normal halde cansız tuz pulcuklar şeklindeki virüslerin, bir hücre içine girdiklerinde canlanması gibi bilgiler de eğitim olgusu içine girdiklerinde adeta canlanmalıdırlar.
 
 

Komplike Zekâ Göstergelerinden Biri, Bilgiyi Kullanma Sanatı-1                                                 
İsmail Ferruh Destebaş
Yazarımız Kim ?

İsmail Ferruh Destebaş