Konjonktürsel Bir Yorum-3


  • Oluşturulma Tarihi : 25.12.2019 06:56
  • Güncelleme Tarihi :
Konjonktürsel Bir Yorum-3 yazının resmi

Ülkemizdeki yabancı kökenli en kaliteli kolejler, üniversiteler misyoner, ruhban okullarıdır. Bizim ders kitaplarımızda uzun yıllar boyunca Orta Çağ Avrupa’sı sadece karanlık bir dönem olarak yorumlanmıştır. Biz, sanki Avrupa’yı Avrupa’nın kendisinden ve Alexis Carrel’den daha iyi tanıyormuşuz gibi her şeye siyah, ya da beyaz gözlüklerle bakmışızdır. Aslında her iki tarafta da azizlerin ve velilerin yeterince anlaşılmadığı gerçeği kuvvetle hissedilmektedir.
Konjonktürsel açıdan dünya dengesi ve yeni açılımları daha iyi değerlendirebilme adına önemli bir konuya açıklık getirmekte yarar vardır. Günümüzde Obama için konuşmak henüz erken olmakla, eski Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Bush’un politikaları, alışılmış klasik ABD politikaları değildir. Geleneksel klasik ABD politikaları son derece temkinliydi. ABD Kongresi macera arayışına asla izin vermezdi. Bu konuda belgeler de sunarak bazı önemli açıklamalar yapmakta yarar vardır. San Remo’da meşum anlaşma Sevr’in çatısı oluşturulurken bu toplantıda hazır bulunan ABD Başkanı Wilson kendi adıyla anılan Wilson Prensiplerini ortaya attı. Kıta Avrupası devletlerinin bu prensipleri hemen benimseyerek imza atmalarına rağmen ABD Kongresi temkinli davrandı. Ve ABD Genelkurmay Başkanı General Harbord’u Kurtuluş Savaşı öncesinde inceleme yapması için bir heyetle birlikte Doğu Anadolu’ya gönderdi. (6) Yapılan gezi ve incelemeler sonrasında heyetin getirdiği raporu inceleyen ABD Kongresi, olayın cazip görünmesine rağmen tehlikeli bir macera girişimi olabileceğine karar vererek, ABD Başkanı Wilson’u hemen ülkeye geri çağırdı. Kısaca özetlemek gerekirse bu raporda, bölgede Türk nüfusunun fazla ve etkin olduğu, ikinci sırada Kürt nüfusu bulunduğu ve Ermenilerin nüfus olarak daha az oldukları açıklanıyordu. Ayrıca Kürt nüfusun büyük bir bölümünün de böyle bir plana sıcak bakmadığı, bu maceranın kendilerince iştah kabartıcı gibi görünmesine rağmen ciddi riskler taşıdığı, tehlikeli bir macera olduğu belirtilmekteydi. Böylece çarpık garabet bir sonuç ortaya çıktı. Meşum tasarıyı, fikri ortaya atan değil, Avrupa devletleri imzalamış oldular.
19. yüzyılda Avrupa milletler cemiyetinin çatısı henüz yeni oluşturulurken Yunanlı politikacı Pitsibois, Kıta Avrupası devletlerine bir taksim planı sundu. Bu taksim planı Sevr’in önceki kendisinden başka bir şey değildi. Bazı seslerin oldukça derinden geldiği görülmektedir.
 Dünya dengesi, daha doğrusu büyük devletlerin oluşturdukları milletler dengesi, tercihler manzumesinde üst başlığı teşkil ederler. İnsanlık tercihlerini yaparken bir ölçüde konjonktürsel gerçeklerin güdümünde kalmaktadır. Üst yapıyı oluşturanlar da sonuçta yine insanlardır. Bu sebeple insan unsurunun dışında başka bir sorumlu aramaya gerek yoktur.
Oluşumları ve dengeleri, bu dengeler içinde yerimizi ve gelecekle ilgili ihtimal dahilindeki şekillenmeleri algılamamız ve iyi saptamamız gerekir. Milletlerin siyasi, kültürel sistemlerini ve bunlara ait değerlerini daha homojen ve ortak kullanılır hale getirmek için oldukça realist ve samimi davranmamız gerekir. Bu sebeple konjonktürsel yorumlara ihtiyacımız vardır.
Binlerce yıllık süreleri kapsayan dünya insanlık tarihi ve düşünce tarihi boyunca, çağları ve diğer bir deyişle kendi içinde uzun ve kararlı zamanları içeren bütün dönemlerde iki kutuplu bir yapı gözlenmektedir. Tarihte ilk yazılı anlaşma olarak kabul edilen Kadeş Savaşı ve Anlaşmasında, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’nda, soğuk savaş dönemlerinde bütün ikili paktlaşmalarda ve hatta en ideal demokrasi anlayışlarında hep iki kutupluluk gözlenir. İki kutuplu olma özelliği aslında insanın yapısal hamurunda saklıdır.
İşte böyle sabit ve kararlı bir ezeli gerçeğe rağmen günümüzde pratikte üç birleşmiş milletler topluluğu göze çarpmaktadır. İçinde bulunduğumuz dönem, yeni bir çağın eşiğinde ilginç bir geçiş dönemini ifade etmektedir. Bu durum bir realite olarak ortadadır ve muhtemel sonuçlarının iyi incelenmesi, irdelenmesi gerekmektedir.
Araştırmacı-yazar
 

Konjonktürsel Bir Yorum-3
İsmail Ferruh Destebaş
Yazarımız Kim ?

İsmail Ferruh Destebaş