25 Nisan kara harekâtından sonra Gelibolu’nun stratejik yerlerine çıkarma yapan İtilaf Devletleri’nin silahlı kuvvetleri, Türk Ordusunun müthiş mukavemeti karşısında sonuç alamamışlardı. Savaşın başlamasından bu yana aylar geçmesine rağmen düşman yerinde saymak zorunda kalmıştı Kayıp büyüktü. Hemen her gün binlerce insan ölüyordu. İtilaf Devletleri Kara kuvvetleri Komutanı Sir John Hamilton, Lordlar Kamarası’na ne diyeceğini şaşırmıştı.
Sir Hamilton Anafartalar Bölgesi’nde daha öncekilerden çok daha kalabalık bir kuvvetle bir şafak harekâtı planlıyordu. Bunun için Lordlar Kamarasından son bir şans olarak destek almayı başardı. Böylece İngiltere’den yeni taze birlikler yola çıkarıldı.
29 Temmuz tarihinde İngiltere’den ayrılan bu taze birlik Norfork Kraliyet Alayı adıyla anılıyordu.
Düşman, Kitre Savaşları sırasında Alçıtepe’yi almaya çalışmıştı. Şimdiki hedef ise 60. Tepe idi. Osmanlı askerlerinin Bombo Tepesi dedikleri bu yer oldukça stratejik bir konumdaydı. İngilizler, orayı aldıklarında kendilerine İstanbul yolunun gözükeceğini düşünüyorlardı.
Hamilton’un tasarladığı şafak harekâtı başlamıştı. 163. Tümen ilerlemeye başladı. Henüz
Albay Sir Beauchamp komutasında bulunan 10 subay ve 250 askerden oluşan birlik ilerlemesini sürdürerek tepeyi aştığında Türk birliği arkadan çevrilebilir, direnci kırılabilirdi. Sir Hamilton da işte bunu planlamıştı. Hedef 60. Tepeyi ele geçirmekti.
Artık normal anlamda bildiğimiz bütün sebepler tükenmişti. İlerleyen 267 kişilik düşman birliğini engelleyecek kimse yoktu. Fakat bu noktada bin yıllık şanlı bir mücadelenin ve davanın asıl sahibi; sebeplerin sebebi tabiatüstü bir şekilde devreye girecekti. Onun şanı yüce adını anarak savaşan bu şanlı askerleri asla yalnız bırakmayacaktı. Yazılı tarih bilim de buna tanıklık edecekti.
Norfork Kraliyet Alayı’na bağlı birlik hızla önlerindeki tepeye tırmanmaya başlamıştı. Fakat bu kader çizgisinin karakteristiğinde ilginç olaylar yaşanacaktı. Tam bu sırada tepenin üzerinde garip gri tonlarda mantar şeklinde bir bulut öylece duruyor. Sanki taarruza geçmek üzere olan düşman birliğini bekliyordu. Bu sırada da müthiş bir rüzgâr vardı. Atmosferde her şeyin hareket halinde olduğu bir sırada bu mantar şeklindeki gri bulutun öylece sabit durumda ve hareketsiz beklemesi, aklın alamayacağı kadar şaşırtıcıydı. Son asker de tepeye vararak, bulut tabakasıyla kaplanmasından sonra, gri bulut yükünü almış bir hava gemisi gibi hareketlendi. Havada bulunan kendi rengi ve şekline yakın diğer iki bulutla aynı hizaya geldi. Sonra yine şaşırtıcı bir şekilde, şiddetli esen rüzgârın aksi yönünde yollarına devam ederek ufukta kayboldular.