Çoklu zeka konusuna geçerken başta bir ön versiyon olarak sunduğumuz “Eğitimin Dayanılmaz Güzelliği” adlı okuma parçası bizi akıl ve duygu bazında ciddi anlamda yönlendirmektedir. Çoklu Zekâ konusunda önkoşul seçimimiz Sevgi Zekâsını (Pozitif Zekâ) tam olarak algılayabilmek için sevgi kavramını incelememizde yarar vardır. Birbirine paralel ve ortak özellikleri olan harika ikili, ilim ve sevgi sentezinden daha önceki bölümlerimizde bahsetmiştik. Sadece ilim ve sevgi ikilisi, kullanılmakla ve paylaşılmakla eskimez ve azalmazlar. Tam tersine yenilenir, güçlenir ve artarlar. Bu ikili senteze aynı kıymette bir üçüncü değer eklememiz gerçekten mümkün değildir. Eğitim olgusu bu enfes birlikteliği kullanmalı ve bu sentez üzerine yapılanmalıdır. Fakat sevgi, tek başına yalın bir kelime olmaktan öte değerler taşır. Sevgi; tercih, ilgi, iletişim, inanç, düşünme, anma, unutmama, fedakârlık, şefkat, güven itimat, saygı, hoşgörü ve sabır gibi birçok destek ve harçların oluşturduğu çok kıymetli bir bulamaçtır. Sevgiyi asli yönleriyle bir bütün olarak düşünüp yaşayamadığımız için çoğu kez onun hayatımızda olmadığını düşünürüz. İlim-sevgi birlikteliği eğitim olgusuna katkılarının yanı sıra, teknolojinin insanın mutluluk ve refahına yöneltilmesini sağlar. İnsanlığı bekleyen ciddi tehlikelerden korur.
Ruh ve beden arasındaki koordinasyon ağırlıklı olarak, sevgi odacıkları barındıran kalp ile gerçekleşir. Daha önce belirttiğimiz insanı oluşturan dört ana unsur, ilginçtir, kalbimizde bulunan bu dört odacıkta barınmaktadır. İnsanın asliyesi kalp ve ruhtur. Kalp, en iyi menajerdir. Yüreğimizi koymadığımız bir işte, aklımız oldukça pasif ve yetersiz kalmaktadır. Bu bilgiler ışığında artık insanı oluşturan ana unsurları özellikle bir eğitimci gözüyle inceleyebilir ve yorumlayabiliriz. İnsanın karmaşık ve gizemli yapısı eğitimci için oldukça ilginç ve anlamlı bir uğraş alanı oluştururken aynı zamanda birçok ciddi avantajı da beraberinde getirmektedir. Çünkü eğitim olgusu insanın kompleks yapısına uygun şekilde yapılanmıştır. Eğitimci, madde-mana sentezli insan faktörünü girift ve ayrıntılı olarak iç içe sonlu sonsuz bir formatta incelemek durumundadır. Böyle bir ana materyal ile problemlerin ve avantajların bir arada yaşanması tabiatıyla normaldir. Hatta problemler avantaja bile dönüştürülebilir. Öğrenci olmasaydı belki eğitim çok kolay olurdu, fakat öğrenci olmasaydı eğitim diye bir olgu ve gereksinim olmazdı. Bilimsel gerçeklerden yola çıkarak, akıl-duygu sentezine endeksli olarak kendimizi ve dünyamızı realist bir şekilde irdeleyen moral (manevi), sosyal, sayısal ve hatta sanatsal içerikli bilimsel öz eleştiriler yapmamızda yarar vardır.
Daha önceki bölümümüzde de belirtmiş olduğumuz gibi, biz eğitimciler, kâinat oluşurken; ilk atom ve moleküllerin sevgi sevgi diye dönerek hareket ettiklerini varsaymak ve bu zerrelerden sevgi çağlayanları oluşturma görevi üstlendiğimizi kabul etmek durumundayız. Sebebi sevgi boyutunda bir isteğe dayanmadan hiçbir şeyin oluşmadığını da fark etmemiz, hareket alanımızı, yöntem ve metotlarımızı iyi belirlememiz gerekir.
Araştırmacı-yazar