Buraya kadar verilen bilgilerin ışığında ve bilimsel metodun kesin kuralları içinde, “Her şey bir hesap üzeredir.” şeklinde kesin bir genel yorumlama ve hatta tanımlama yapmamız mümkündür. Bilimsel kanun literatüründe gelişigüzel rastlantı şeklinde bir işlev, tanımlamamız asla mümkün değildir.
Madde ve enerjiyi oluşturan taneciklerin sıfır hatayla etkileşimleri, gelişigüzel rastlantılar ortamında asla gerçekleşemezdi. Bu tür bir iddianın bütün bu zerrecikler sayısınca imkânsız olduğunu kesin olarak söyleyebiliriz.
Sebep-sonuç ilişkisi içerinde sonlu-sonsuzu ihtiva eden, kesin hesaplara dayalı bilimsel literatüre ve ayrıca sebepler dairesinin dışında olan gayba (bilinmeyene) inanmak durumundayız.
İlginç bir örnek vermek gerekirse, güneş ve su gezegenimizin olmazsa olmazlarıdır. Güneş her gün doğar ve batar bunun için dua etmemiz gerekmez; fakat her kültürde insanlar ihtiyaç duyduklarında yağmur duası yaparlar.
Bu farkın nedenini düşündüğümüzde, güneşin bilimsel çerçevede olağan hareket ettiğini, yağmur olayının ise bilimsel kurallardan soyutlanmış bir şekilde sunulduğunu ve bunun için dua gerektirdiğini fark ederiz.
Modelimizin, “İlim, Bilim ve Yorum”, “Medenin Dili” bölümlerinde bu konulara değindik. Beş olayın bilimsel ölçütlerin ötesinde ve gayba (bilinmeyene) ait olarak meydana geldiklerini görüyoruz. Bunlar:
1. Yağmurun ne zaman yağacağı konusunda bilimselliğin ötesinde bir bilinmezlik saklıdır. Teknolojik aletler, bilim ve teknoloji; gaybtan çıkan ve kesinleşeni bildirmektedirler. Örneğin yine gezegenin olmazsa olmazı olan güneş için dua edilmemektedir; fakat her türlü kültür ve inanca sahip toplumların, yağmur duası yaptıkları bir vakıadır. Yağmur olayında farklı bir özellik vardır.
2. Doğacak çocuğun (ceninin) manevi çehresi belirsizdir. “Âlimden zalim, zalimden de âlim doğar” şeklinde bin yıllardır süregelen bir atalar sözü söylenegelmiştir.
3. Kişinin ertesi gün iyi mi, yoksa kötü mü davranış sergileyeceği belirsizlik arz etmektedir. Çünkü İnsan değişken bir yapıdadır. Farklı özelliklerin terkibinden oluşmuştur.
4. Kişinin ne zaman öleceği daha önceden bilinmeyenlere dâhil edilmiştir. Bilimsel literatürde ölüm emri geri dönülmez bir şekilde DNA (deoksiribonükleikasit) dan gelmektedir; fakat DNA nın bu kararı nasıl aldığı yani olayın öncesi bilimsel açıdan gaybidir; ama birey davranışlarına ve nasıl bir yaşam tarzı istediğine ortak toplumsal yaşamı yadsımamak kaydıyla karar verebilmektedir..
5. İşaret ve alametleri yadsınmaması kaydıyla kıyametin ne zaman kopacağı belirsizdir. Uzayın genişlemesi sonlanacak, daralma süreci sonrasında kâinat bir kitap sayfası gibi kapanacaktır; fakat beklenen son için sebepler dairesinde bilimsel açıdan net bir süre belirtilememektedir.
Beş bilinmeyene karşı oldukça anlamlı bir şekilde bize beş duyu organı verilmiştir. Bazen altıncı bir his kapısının açıldığı da görülür; fakat bütün bunlar sürdürdüğümüz hayat ve tercihlerimizle çok yakından ilişkilidir.
Minimumun minimuma, maksimumun da maksimuma kavuşmak istediği gibi, bir şey diğer bir şeyi gerektirerek hayatımız devam eder. Tercihlerimiz bizi ve düşüncelerimizi ciddi ölçüde yönlendirmektedir.
Bu sebeple, düşünmeyi öğrenme sanatında irademiz oldukça etkilidir. Bu konuda inanç-ahlak ikilisine ve onu sağlayan realite ve güvencelere sarılıp, tutunmamız gerektiğini kabul etmeliyiz.
gerçekten ihtiyacımız vardır. Her olgu, kendine özgü bir zemin ve dayanak gerektirir. Bilindiği gibi, aslında her şey; bir tercih ve idrak meselesidir.