Görüldüğü gibi İbn-i Haldun’un tarih incelemesi aslında günümüzde toplumbilimsel konularımızın bir kısmını incelemektedir.
İbn-i Haldun, nesnel bir tavırla siyasal egemenliklerin kaynaklarını, işleyiş süreçlerini incelemiştir. Onun için asıl sorun insan iradesinden bağımsız olarak meydana gelen çevrimsel (cyclique) bir olguyu açıklayabilmek için düzenli akışın nedenlerini belirtmektedir. Ortaya çıkardığı bu kuram, Platon’un açıkladığı Çevrimler Kanununu hatırlatmaktadır.
Ona göre toplumsal hayat doğal bir olaydır. Yaşam koşulları coğrafi ortamın ve iklimin şartlarına bağlı olarak şekillenmektedir. Bu koşullar ise siyasal olgudan daha kararlı ve süreklidir.
Bu konuda şöyle bir genelleme yapabilmek mümkündür. Bireysel ve toplumsal özelliklerimiz ve doğal çevre karakterleri bu sürecin malzemeleridir Daha önceki bölümlerimizde özellikle belirttiğimiz gibi, dünya sürekli değişmektedir. İnsan da farklı yapısal özelliği gereği değişken karakterli tek canlı varlıktır
Tarih biliminin ana malzemeleri olan bilimsel literatür, doğal çevre ve insan faktörü; tarih olgusunu süreç ve işlev bakımından sanki canlı bir organizma haline getirmektedir.
Bilimsel olmanın kriteri, teoriden aksiyom ve kanunlara sebep-sonuç ilişkisinde kavuşabilmek olduğuna göre, tarih biliminde de sebeplerin üstünde bir irade aramak zorunluluğu belirmektedir. Bu zorunluluğun gölgesi de, sosyal tarih literatürüne otorite ve iktidar şeklinde yansımaktadır.
Yeryüzünde ve toplumsal süreçte otorite olmazsa, anarşi ve dengesizlik hüküm sürer. İnsandaki kötü güdüler harekete geçer. Otorite ise kesinlikle güçle kurulur. İbn-i Haldun’a göre en büyük fetihler; göçebe veya yan göçebe olan Germen, Hun, Arap, Moğollar tarafından yapılmıştır.
Tarih sürecinde İktidarı ellerinde tutanlar, sonuçta sahip oldukları iktidarı (otoriteyi) fetihlerle ispat ettikleri cesaret ve yeteneklerinin bir ödülü olarak değil de, doğumlarıyla ya da aile bağlarının bir devamı olarak sahip olduklarını düşünmeye başlarlar. Yani sadece sebep olduklarını unutup
FOTOĞRAF ALTINA GELECEK CÜMLE: İlginçtir, İbn-i Haldun ve Pkaton’un fikirleri gibi simaları da benzeşmektedir.