“Yardım duygusu, fedakârlık ve birlikte hareket edebilmenin dayanılmaz gücü ve güzelliği konusunda bizzat görüp yaşadığım bir olayı aktarmak istiyorum.
“Yaz bitmiş, sonbaharın ilk günleriydi. Samsun, Atakum sahilinde kumsalda elbiselerim üzerimde olduğu halde uzanmış sırt üstü yatıyordum.
Birdenbire gökyüzünde canhıraş sesler duymaya başladım. Dikkatimi o yöne verince, tiz ve canhıraş bir sesle bağırıp çağıran bir martıyı ve peşinde daha hızlı, iri kahverengi vahşi bir avcı kuşun onu kovaladığını gördüm. Zavallı martı, zikzaklar çizerek kurtulmaya çalışıyordu. Fakat durumu pek parlak görünmüyordu.
Bu sırada ilginç ve düşündürücü olaylar gelişti. Kovalanan martının yardımına ilk önce cesur ve fedakâr bir martı yetişti. Avcı kuş pek oralı olmadan kovalamaya devam etti. Fakat bu arada ardı ardına yardıma gelen başka martılar da hızla yetişmeye başlayınca, durumun aleyhine dönebileceğini hisseden sezgi gücü yüksek iri vahşi kuş avını terk etti ve hızla uzaklaşmaya başladı. Öyle hızlıydı ki, bir anda küçük bir nokta oldu ve kısa zamanda kayboldu. Martı kurtulmuştu.”
Hayvanlar ve bütün canılar âleminde yardımlaşma olayı gerçekten enfestir. Örneğin karıncalar için şeker salgılayan ağaç, karıncalar tarafından korunmaktadır. Aynı ağaçta gezinen bir tırtıl salgıladığı şeker ile aynı karıncaların korumasında seyahat etmektedir. Öyle ki, bir böcek saldırısında tırtılın yardım çağıran sesi üzerine karıncalar hemen yardıma gelmektedirler. Hayvan belgesellerinde de görebileceğiniz gibi tırtıl, adeta bir devlet başkanı gibi bütün yanlarından çepeçevre korunarak eskort eşliğinde dolaşmaktadır.
Hayvanlar bazı şeyleri doğuştan öğrenmiş bir halde yaşama başlarlar. Bu, onlara bahşedilmiş bir avantajdır. Bunun dışında aile ve sürü ortamında eğitimlerini tamamlarlar. Hayvanlarda mazi ve müstakbel kavramı gelişmemiştir. Fakat insan farklıdır. Kompleks ve entegre (bütünleşmiş) bir sistem içinde sürekli bir eğitime ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç aslında bütün bir hayat boyu sürmektedir.
Bütün bu bilgiler ışığında belirtmek isterim ki, eğitim ve konusu, hiçbir şekilde menfi ve kötü emellerin aracı olmamalıdır. Öyle bir yapılandırılmalıdır ki, bilimin gelişerek insanın hizmetine sunulduğu, toplumsal moral (manevi) değerlerin korunduğu en güzel iklimi oluşturmalıdır. Bize bahşedilen bu dünyada ecnebi (yabancı) kalmamamız gerekir.