Çağımızın hastalığı, çokbilmişlik. Çokbilmiş kelimesinin kapsamına yalnızca gerçekten bilenler değil, hiçbir şey bilmeyip de yorumlar yağdıran kişiler de dahil evet.
İnsanlarımızın kendilerine bakmadan başka insanları yergilemesi gerçekten işten bile değil, olamaz. En azından ben bunu kabul etmiyorum. Nedense hep insanları ezmeye, yergilemeye programlıyız. Kah bunu açığa vurarak, kah gizliden yapıyoruz. Peki, neden yapıyoruz? Bunun ne gibi bir geçerli sebebi olabilir? Karşımızdaki de duyguları olan, etten ve kemikten bir insan değil mi? Neden empati kurmayı değil de yermeyi tercih ediyoruz? Ben söyleyeyim. Bu bizim kanayan yaramızı -yani kendi eksikliklerimizi- pansuman yapma şeklimiz. Yarayı iyileştirmiyor aksine daha da derinleştiriyoruz. Kendimize güvensizliğimizin birtakım eylemlerle dışa vurumu bu aslında. Ya da insanın kendi soyuna yaptığı bir psikolojik darbe.
İnsanlar, öğrenmeye meyillidir lakin bunu kullanmak da yine onlara kalmıştır. Bilgiyi değerlendirmek de eyleme dökmeyip sohbet konusu etmek de tamamen kişiye kalmıştır. Ki çoğu zaman bu bilgiler bir türlü eyleme aktarılmaz, olduğu yerde sayar ve sohbet konusu edilir. Trajikomik olan şeyse şudur: Çokbilmişlik taslayan kişiye bir soru yönelttiğinde, o sorudan başka her şeyin yanıtını verir. Bilmediğini kabul etmez, agresifleşir ve topu yergilediği kişiye atar. En büyük silahıysa, Madem bu kadar meraklısın, sen de okuyup öğrenseydin olur. Ezilen kişiyse ona tepkisini göstermediği sürece bu bir devinim haline gelip sürer gider. Bu, galaksinin en zeki varlığı olan insanın maalesef ki güneşli havada mum yakmasıdır.