Kevser KURUDAN
Bana, Değişken bir şeyi örnek göster diye bir soru yöneltilirse şüphesiz sınav sistemi derim. Neden mi? 1974 yılına kadar üniversiteler kendi öğrencilerini kendi seçiyor, olası karışıklıklar meydana gelince de üniversiteler arası Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) kurulup 1981 yılına kadar işlevini sürdürüyor. 1974-75 yılları arasında sınavlar aynı günde iki oturumda, 1976-80 yıllarında da aynı gün tek oturumda uygulanıyor. 1981 yılında ise iki ayaklı sınav sistemi sunuluyor. İlk ayağı Nisan ayında ÖSS, ikinci ayağı Haziran ÖYS şeklinde isim değişikliğine uğruyor.1999 senesinde ÖYSnin yerini tek sınav uygulaması olan ÖSS alıyor.2006 yılında tek sınav, iki bölümlü sınav şeklinde değiştiriliyor. 2007 senesinde Yükseköğretim Kurulu (YÖK), üniversiteye girişte 2009 yılında uygulanmaya başlanacak iki sınavlı bir uygulama önergesi sunuyor. Önergeye göre, iki ve dört yıllık eğitim için ayrı sınav, tıp, mühendislik gibi dört yıllık bölümlerin sınavı ayrı günlerde dört aşamalı sınav zincirinden oluşacaktı.2010 yılından itibaren uygulanan yeni sistemle ÖSS rafa kaldırılıyor, yerine 1999 öncesinde uygulanan iki basamaklı sınav sistemine geçiliyor. Yeni sistemde Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) birinci oturumu, Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) ise ikinci oturumu oluşturuyordu. Şimdi de YGSnin yerini Temel Yeterlilik Testi (TYT), LYSnin yerini ise Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) alıyor.
İşin aslına bakarsanız öyle bir yerdeyiz ki, bugün acaba ne değişti? diye uyanıyoruz. Etrafta sınav sistemi hakkında kulaktan dolma şeyler söyleyen insanlar öğrencileri bunalıma sürüklüyor, özgüven kaybına uğrayan öğrenciler çözümü pes edip sınava çalışmamakta buluyor. Yanlış algılarla bezenmiş bir zihin, bin zihni vereme uğratır. Söylediklerinizin ne sonuçlar doğurabileceğini düşünmeden hareket ettiğinizden birçok yıkıma sebebiyet veriyorsunuz ama sorarsak yapmasaymış yanıtını alan da yine biz oluyoruz. Sınav sistemini bir kukla gibi birbirinden farklı şekilde değiştirmek öğrenciden başka kimseyi bunalıma sürüklemez. Hatta bu değişimi onaylayan merciler için bir iyileştirmedir. Farklı açılardan bakmayı öğrenemediğimiz sürece, görünen tablo hep aynı olacaktır. Biraz da suçu eğitim sisteminde değil de mezun öğrencilere sağlanmayan istihdamda aramaya başlayınca asıl iyileştirme meydana gelecek. Markete, manava girince çalışanın atanamayan öğretmen olmasına artık biz de alışmaya başlıyoruz. Bu sistem bizi buna da alıştırdı ya bize de aşk olsun(!) Bu nasıl bir şeydir ki üniversiteyi kazanıp dört yıl okuyan bir insan işsiz kalabiliyor? Bana sorarsanız görüntü adeta bir trajedi gibi, içler acısı! Bilime birçok katkıda bulunabilecek olan proje ülkemizde değere layık görülmezken, başka ülkelere sunulduğunda ödülden ödüle koşuyor dur durak bilmeksizin! Sorgulayalım bakalım o değişimlerin yararını şimdi, ellerimizde ne var?