KEVSER KURUDAN
kvsrkurudan35@gmail.com
Bugün, son zamanlarda üzerine düştüğüm insanlar ve gökyüzü arasındaki ilişkiye değinmek istiyorum.
Yeryüzünde yaşayan milyonlarca insanı gökyüzündeki yıldızlar olarak ele alalım. Bu milyonlarca insanın arasından çekingenleri gece olunca, karanlık olmadan kendini göstermeyen yıldızlar olarak düşünelim. Bu çekingen insanların cevherlerini ortaya çıkaranları da -şehirde ışıklar kapalı olunca yıldızlar belirginleşir- ışıkları kapatanlar olarak ele alalım. Başarılı insanları da gökyüzündeki en parlak yıldızlardan olan Sirius (Akyıldız) olarak düşünelim. Parlak yıldızların ömrünün kısalığını ise, başarısından başı dönüp yanlış yöne giden insanlar olarak ele alabiliriz.
Hiç parlamayan, varlığı ya da yokluğu belli olmayan yıldızları ise, vasıfsız insanlar olarak düşünelim. Karanlık da olsa aydınlık da olsa onlar belirginleşmeyecektir. Yani şartlar ne olursa olsun vasıfsızlık ediminden vazgeçmedikleri sürece yerlerinde sayacaklardır.
Güneşi, anne; Ayı ise baba olarak düşünelim. Güneş, yani anne içimizi ısıtır -bu ısıtma da sevgidir-. Ay, yani baba ise yönümüzü bulmamızı sağlar; -doğru yola teşvik eder-.
Gezegenleri de etrafımızdaki insanlar olarak ele alalım. Bizim yörüngemize en yakın olan Venüsü dostumuz, yörüngemize en uzak olan gezegen Neptünü ise tanıdıklar olarak düşünelim.
Bu bağlamda asıl söylemek istediğim şudur: Okuyun, öğrenin, hayal gücünüz ve bilgi birikiminizle bir şeyler üzerinde düşünün ve bağdaştırmaya çalışın. Çünkü hayatın asıl zevkine ilgilenecek uğraşlar edinince ulaşırsınız. Emeğin baş köşede oturduğu, uğraşlarla dolu dizgin geçen günlere!