Parayla Saadet Olur mu?


  • Oluşturulma Tarihi : 01.04.2017 08:38
  • Güncelleme Tarihi :
Parayla Saadet Olur mu? yazının resmi

Parayla saadet olmaz derler. Öyle mi gerçekten? Saadet parayla mı gelir? Hani gelmezdi? Hani mutluluk paha biçilemez bir duyguydu? Hani sosyal konumumuzu ayırt etmez bir duyguydu mutluluk? Peki nereden çıktı bu alışveriş terapileri? Biz ne zamandan beri mutluluğumuzu alışveriş yaparken bulduk? Mutluluk ne zamandır maddiyatın hakimiyetinde? Hatta en önemlisi, mutluluğumuzun yokluğunda mutsuzluğun hangi parıltısı bizi bu aldanmaya sürüklüyor?

Mutsuzluk bizi ‘kendi’ne yöneltiyor, bir yanılsama yaratıyor benliklerimizde. Kendisine dönen, kendisine odaklanan biz bu mutsuzluk hali içerisindeyken başarılarımızdan çok başarısızlıklarımızı, var olanı görmekten çok eksikleri görmeye başlıyoruz. Sonra bir perde iniyor yargılamamız gereken şeylere. Bin bir renk olan hayatlarımız karanlıklaşıyor. Ardından uyum sağlamaya programlanmış biz harekete geçiyoruz. Kendimizi daha mutlu hissetmek için önce dış görünüşümüzü süslemeye başlıyoruz. Çünkü aldanmaya bulanan beynimiz güzel görünmenin bizi mutlu hissettireceğini kabul etmeye zorluyor. Ve ardından kendimizi sokağa atıyoruz. O vitrinde duran elbiseyi almanın tam vakti. Küpeler de tam yanında. Parıl parıl, göz kamaştırıcı küpeler. Bir de sizin kulağınızda nasıl parlayacağını düşünün. O baktığınız moda dergileri, önünden geçtiğiniz dükkanlar size sadece kıyafet değişimini vaat etmiyor. Bunlarla birlikte göz kamaştırıcı bir hayata girmenizi vaat ediyor, o hayatla gelen mutluluğu vaat ediyor. Siz bir kataloğa bakarken mankenin ağladığını gördünüz mü? En mutsuz poz vereni bile sizden daha renkli, daha mutlu görünüyor değil mi? İncecik vücut, pürüzsüz cilt eşittir mutluluk. Mutluluk çizelgesindeki yerimizi belirleyen ise alışveriş merkezleri. Mutsuz ruhlarımızın cezasını hafifleyen cüzdanlarımız çekiyor tabii ki. Düzinelerce şey alıp tonlarca para harcıyoruz. Değişen bir şey olmuyor tabii ki. Neden hiçbir şey değişmiyor? Çünkü eksiklik sabah olunca ne giyeceğim düşüncesiyle karşısında saatlerimizi geçirdiğimiz o ağzına kadar dolu gardırobumuzda değil. Eksiklik içimizde. İçimizdeki boşluğu, gardırobumuz doldukça tamamlamaya çalışıyoruz da ondan. Alınan kıyafetler, takılar, kozmetik ürünleri bizim dışımızı süsleyebilir sadece. Ve hiçbir zaman aldığımız o küpe orada durduğu gibi parlayamaz yüzümüzün kenarında, tüm benliğimizle gülümsemediğimiz sürece. Zaman artık ruhumuzu besleme zamanı, bizi mutlu etmeye yetmeyen tonlarca para harcayıp alışveriş yaptığımız dükkan sahiplerini değil. İçimizdeki boşluğa neyin sebep olduğunu anlamamız lazım ilk önce. Çevrenizdekilerin sizi anlamadığından oluşan boşluk mu sizi mutsuz eden? Yoksa çok yakın bir zamanda yaşadığınız ihanet mi? Belki de kendinizi ifade edemediğiniz için mutsuzsunuz? Sizdeki bu boşluğun bu eksikliğin bir sebebi olmalı. Eksikliğinizin nerede olduğunu neyden kaynaklandığını fark etmek atacağınız ilk başarılı adım olacaktır. Çünkü farkındalığınız özgürlüğünüzü getirir.

Parayla Saadet Olur mu?
Kevser Kurudan
Yazarımız Kim ?

Kevser Kurudan