Tüketmeye o kadar çok alıştık ki. Temel ihtiyaçların dışındaki ürünlerde birer temel ihtiyaç gibi sunulmaya başlandı ve biz bunu çoktan kabul ettik. Onlarsız yapamıyoruz artık. Önceden ihtiyacımız bir şampuanken şimdi kremler, maskeler, yağlar, saç köpükleri ve daha birçoğu. Bu örnek bütün ürünler için geçerli. Bir ürün ve yan ürünler Aslında çoktan beridir böyle.
Sorun bizim bütün bunları gerçekten gerekli olarak görmeye başlamamız. Onlarsız yapamıyor oluşumuz. Belki de bazılarına gerçekten ihtiyacımız var fakat bunun bize dayatıldığının farkında mıyız acaba?
Her yerde reklam, sürekli reklam. Sabah reklamlarla gözümüzü açıyoruz. Erken kalk işe git yolda bilbordlar, reklam panoları, telefonda reklamlar, ofiste açtığın sitelerde önüne çıkan onlarca reklam. Hayatımız reklam araları. Olay sanki şu: Sabah kalk işe git reklamları gör eve giderken onları al. Eve gel televizyon izle reklamları gör ve ne alman gerektiğini bil. Farkında olmasak da reklamların bilinçaltımıza yönelik mesajları (saldırıları) o kadar yoğun ki ürünü mutlaka denemeliyim, almalıyım algısı oluşturuyor. Peki bu kadar yoğun reklam bombardımanı altında gerçekten ihtiyacımız olan şeyleri mi alıyoruz? Yoksa tüketim çılgınlığı mı yaşıyoruz?
Onlarca çantamız, ayakkabımız giysimiz vb. varken sürekli daha fazlasını istiyoruz. Ve bunu yaparken de şunu hiç düşünmüyoruz. Bu ülkede yırtık ayakkabıyla okula gitmek zorunda olan çocukların varlığını. Belki de bu kadar tüketmeden önce başkalarını da düşünebiliriz hatta yardım edebiliriz.
Ayrıca bu kadar tüketirken ne kadar üretiyoruz?