1
Mehmet Tayyar Tanış
İlkses Gazetesi Yazarımız

Eğitimci Yazar Mehmet Tayyar Tanış

Yazarın Köşe Yazıları

Ahmet Vefik Paşa

Tanzimat Edebiyatı Birinci Dönem sanatçısı, devlet adamı, diplomat, çevirmen, lugat âlimi, oyun yazarı, Türk tiyatrosunun kurucularından, ilk Türkolog ve Türkçülerden. İstanbul’da 3 Temmuz 1823’te doğmuştur.


AHMET MİTHAT EFENDİ

İstanbul’da doğan Ahmet Mithat Efendi Tanzimat Birinci Dönem yazarlarındandır. Babasının ölümü üzerine çocuk yaşta çalışmaya başlayan sanatçı 1854 yılında ağabeyinin görevi dolayısıyla bulunduğu Vidin’e gitmiş ve orada öğrenim görmüştür. 1863 yılında Niş Rüştiyesini bitirerek Rusçuk’a bir devlet dairesine memur olarak atanmıştır. Çalıştığı dönemde Fransızcayı öğrenmiş ve bu nedenle Tuna Valisi Mithat Paşa’nın takdirini kazanmıştır. Bunun üzerine asıl adı olan Ahmet’in yanına Mithat da eklenerek, bu şekilde anılmaya başlanmıştır. 1871 yılında ailevî sebeplerden dönmek zorunda kaldığı İstanbul’da kendi matbaasını kurmuş ve eserlerini basmıştır. Bu dönemde edebiyatımızın ilk hikâye koleksiyonu olan Letaif-i Rivayat adlı eseri yazmıştır. Kendi bastığı eserlerinin yanı sıra gazetelerde de yazıları çıkmıştır.

1873 yılında kendine ait Dağarcık mecmuasında yazdığı yazılar ve Yeni Osmanlılarla yakınlığı nedeni ile Rodos’a sürülmüştür. Abdülaziz’in ölmesi üzerine İstanbul’a geri dönmesine izin verilmiştir. Bu dönemde yazdığı ve sürgüne kadarki hayatı ile sürgün yıllarını anlattığı Menfa adlı eserinde Yeni Osmanlıları eleştirmiş, Üss-i İnkılab adlı eserinde de II. Abdülhamid’in siyasetini överek yeni sultanın takdirini kazanmıştır. 1878’de çıkarmaya başladığı Tercüman-ı Hakikat gazetesi Osmanlı basın tarihinin en uzun ömürlü ve etkili yayınlarından biridir. Emekliliği sırasında Darülfünun’da öğretmenlik yapmış ve daha sonra Darüşşafaka’ya geçmiştir. Öğretmenlik görevi esnasında burada hayatını kaybetmiştir.

Yazı


ZİYA PAŞA

“Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir


Namık Kemal

21 Aralık 1840 yılında Tekirdağ’da doğan Namık Kemal’in asıl adı Mehmet Kemal’dir. Namık adını Şair Eşref Paşa vermiştir. Çocukluğu babasının işinden dolayı Rumeli ve Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde geçen Namık Kemal bu yüzden özel öğrenim gördü. Arapça ve Farsça öğrendi. 18 yaşında İstanbul’a babasının yanına döndü.


İBRAHİM ŞİNASİ

Çok yönlü bir sanatçı olan sanatçı 5 Ağustos 1826’da İstanbul’da doğdu. Türk gazeteci, şair, tiyatro yazarı ve düşünürdür. Bu çok yönlü sanatçımız,19. yüzyılda Türk edebiyatını etkileyen ve yönlendiren yazarlar arasında yer almıştır. Osmanlı toplumunun çağdaş uygarlığı yakalayarak gelişebileceğini, bununsa Batı örnek alınarak gerçekleşebileceğini savunan, Batılılaşma hareketinin öncülerinden biridir. Gazetelerde yazdığı makalelerle, Fransızcadan yaptığı şiir çevirileriyle, edebî ve toplumsal eleştirileriyle, yazdığı tiyatro yapıtlarıyla ve kullandığı yalın, halkın anlayabileceği arı dille edebiyatta Batılılaşmanın ilk adımlarını atmıştır. Babası Topçu yüzbaşısı olan Mehmet Ağa’dır ve 1829’da Osmanlı-Rus Savaşı sırasında vurularak şehit olmuştur. Annesi Şinasi’yi yakınlarının desteğiyle büyüttü. Şinasi, ilköğretimini Mahalle Sıbyan Mektebi’nde ve Fevziye Okulu’nda tamamladıktan sonra Tophane Müşiriyeti MektubîKalemi’ne kâtip adayı olarak girdi. Burada görevli memurlardan İbrahim Efendi’den Arapça ve Farsça öğrendi. Aynı kalemde görevli eski adı Chateauneuf olan Reşat Bey’den Fransızca dersi aldı. Bu görevindeki çalışkanlığı ve başarısı nedeniyle, önce memurluk sonra hulefalık derecesine yükseltildi. 1849’da bilgisini artırması için devlet tarafından Paris’e gönderildi. Burada edebiyat ve dil konularındaki çalışmalarını sürdürdü. Oryantalist De Sacy Ailesi ile dostluk kurdu. Ernest Renan’la tanıştı, Lamartine’in toplantılarını izledi. Oryantalist Pavet de Courteille’e çalışmalarında yardım etti. Dilbilimci Littre ile tanıştı. 1851’de SocieteAsiatique’e üye seçildi. Bu yaşamında edindiği izlenimler onun edebî ve düşünce yaşantısını da şekillendirmiştir.


Tanzimat Edebiyatı Nedir ve Nasıl Oluşmuştur?

Osmanlı İmparatorluğu, 18.yüzyıldan başlayarak bir duraklama ve sonrasında da hızlı bir şekilde gerileme dönemine girer. Bu dönemde iç ve dış mihrakların Osmanlı devleti üzerindeki oyunlarını bir kenara bırakarak, bu sürede eski günlerine dönmek için çare arayan devlet adamları ve aydınlar çeşitli düşünceler üretmeye başlar ancak herhangi bir netice elde edilemez. 19.yüzyıla geldiğimizde bu gerilme sürecinin devam etmesiyle birlikte Batılı devletlerin Osmanlı’nın içişlerine de karışmaya başladıkları görülür. Bunu engellemek ve Avrupalıların gücünü yakalamak için hızlı bir yenilik hareketini başlatmanın gerekli olduğu kanaatine varılır. Tarihimizde önemli bir dönemeç olan 3 Kasım 1839 tarihinde Gülhane Bahçesi’nde adına “Tanzimat” dedikleri bir ferman imzalanır ve halka ilan edilir. Osmanlı’daki ilk anayasal düzenlemelerden olan fermanla halka hak ve özgürlükler verilmiş olunur.


Yusuf Ziya Ortaç

İşittim ki, benim için ağlıyormuşsun,
Hala adım düşmüyormuş dudaklarından!
Geçenlerde bir yolcudan beni sormuşsun,
Metruk, ıssız bir manastır gibiymiş odan!
Çamlıklarda tek başına geziyormuşsun,
Gözyaşların anıyormuş eski günleri...
Ümidini siyah ufuklarda yormuşsun,
Sanmışsın ki, giden günler gelecek geri!


ENİS BEHİÇ KORYÜREK

Şen günler, bir kırlangıç


Faruk Nafiz Çamlıbel

Derinden derine ırmaklar ağlar,


Halit Fahri Ozansoy

İlk hasretiyle gençliğimin ilk elemleri
Ey paslı tellerinde gülen, ağlayan aruz
Ey eski dost yâd edelim eski demleri
Madem ki son sadânı dağıtmış, yorulmuşuz!


Oran Seyfi Orhon

VEDÂ


Hecenin Beş Şairi

Bu yazımda modern edebiyata geçmeden önce heceyi savunan ve edebiyatımıza damga vuran beş hececileri ve görüşleri anlatmadan önce bu şairler kimler onları öğrenelim. Halit Fahri Ozansoy, Enis Behiç Koryürek, Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon, Faruk Nafiz Çamlıbel’dir.


Muammer Lütfi Bahşi

“Ben bir cehennemim ki sevap işleyenlerin
Mesud olup da cennete girmekse âdeti
Yansın derinliğinde günahlar derin derin
Sönmüş gönüllerin bana sinmiş saadeti”


Kenan Hulusi Koray

Yedi Meşaleciler içerisinde şiir yazmayan ve sadece hikâye yazarı olan Kenan Hulusi Koray’ı unutturmamaya kararlıyım. Böyle eşsiz bir insan unutulmamalı ve hak ettiği değeri görmelidir kanımca. Zaman geçti, okuyucu ve yazar kitlesi değişti. Birçok yazar peyda oldu ve buna paralel olarak da birçok eser ortaya çıktı. Bunun neticesinde hiç olmaması gereken şeyler oldu. Bunların başında Tanzimat döneminde yetişen Kenan Hulusi Koray bilerek veya bilmeyerek unutulmaya yüz tuttu.


Diriliş Şairi Sezai Karakoç’a Veda

EY SEVGİLİ!


Vasfi Mahir Kocatürk

Ne bir damla gözyaşı ne yerde yaslı bir mum;
Hazin, loş odalarda ölümü sevmiyorum.
Bir çığ sesiyle nasıl inlerse bir uçurum
Benim öyle verecek kalbim son nefesini...


Sabri Esat Siyavuşgil

Haziran 1907’de İstanbul’da doğdu. 1968’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. İstanbul Darülfünun’u


Cevdet Kudret Solok

Ne oldu çocukluğum?
Köşelerinde nefes nefes koştuğum
Odalar?
Ortalarında tahta at koşturduğum
Geniş sofalar?
Sofalarda gizli yuvalarım, gizli yerlerim? ...

Hani benim kurşun askerlerim?
Bir oda içinde kurduğum şehir,
Geçtiğim nehir? ...

(Çocukluk şiirinden)

Yedi Meşalecilerin kurucuları arasında yer alan Cevdet Kudret Solok’u ilk olarak üniversite yıllarında tanıdım. Gıptayla yazdığı kitaplara bakmıştım. Eserlerini tanıdıkça, hayatını araştırdıkça kendisine hayranlığım kat be kat arttı. Hele ki “Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman” olan 3 ciltlik eseri Türk edebiyatının mihenk taşlarındandır. Kendisinin Türk edebiyatına katkıları, eserleri ve yorumları birer altın değerindedir. O bir şair, o bir yazar, o bir edebiyat tarihçisi, araştırmacısı ve avukattır.

İstanbul’da doğdu. Asıl adı Süleyman Cevdet Kudret’tir. 1934 yılında soyadı yasası dolayısıyla aldığı Solok soyadını, 1959’da birtakım zorunluklar sonucunda Kudret’e çevirerek aslına döndürdü. Babası Sadullah Efendi, Birinci Dünya Savaşı sırasında 1918 yılında Musul’da öldü. Annesi Hatice Hanım’dır. Numune-i İrfan İlkokulu ile Davutpaşa Ortaokulunu bitirdikten sonra İstanbul Erkek Lisesine yazıldı. Lisedeyken bir hastalık sonucu öğrenimine ara vermek zorunda kaldı. Yarım kalan öğrenimini 1930’da İstiklal Lisesinde tamamladı. İstanbul Darülfünunu Hukuk Fakültesini bitirdi (1933). Çeşitli liselerde ve Ankara Devlet Konservatuarında öğretmenlik yapmıştır. 1934’de Kayseri Lisesi’nde edebiyat öğretmenliğiyle


Ziya Osman Saba

Hiç olmazsa unutmamak isterdim.


YAŞAR NABİ NAYIR

Ayırma gözlerini gözlerimden bu akşam,

Böyle saatlerce bak, böyle asırlarca bak.

Gözlerine yavaşça, yavaşça doldu akşam,

Göklerin ateşini kalbime boşaltarak,

Benim içimde yaktı sanki gurubu akşam,

Senin kirpiklerinde bir damla oldu akşam.

Gündüzden, gürültüden ve kâinattan ırak,

Akşamı seyredeyim bakışlarında bırak,

Ayırma gözlerini gözlerimden bu akşam,

Böyle saatlerce bak, böyle asırlarca bak…

                                    (Onar Mısra şiirinden)

1908 yılında Üsküp’te doğan Yaşar Nabi Nayır, ilkokulunu mahalle mektebinde okur. O sıralar Balkanlar büyük bir buhran içerisindedir. 1912 yılında başlayan Balkan Savaşları nedeniyle sürekli olarak annesiyle beraber İstanbul ile Üsküp arasında hep mekik dokudu. Bu sebeple Kadıköy’de Osmangazi İlkokulu, Torosyan Ermeni Okulu, Üsküp İrfan Mektebi ve Üsküp Fransız Okulu gibi çeşitli okullara devam etti. Ancak bu gidip gelmeler 1912 yılında son bulur ve tamamen İstanbul’a yerleşirler. Dört yaşındayken babasını kaybeden Yaşar Nabi, ailesinin geçimini sağlayabilmek adına Galatasaray Lisesi Ticaret ve Bankacılık bölümünü tercih ederek 1929’da buradan mezun olmasının ardından 1933 yılına kadar bankacı olarak çalıştı. Daha sonra Hakimiyet-i Milliye gazetesinde yazarlık ve çevirmenlik (1934-1940)


Yedi Meşaleciler

Cumhuriyet döneminin ilk edebi topluluğudur. Yedi Meşale adını verdikleri kitabın etrafında toplanan şairler yeni bir ilke imza atmışlardır. 1928 yılında ortaya çıkan bu topluluk, şiir ve yazılarını burada toplamışlardır.


Oktay Rifat Horozcu

Ben eski zaman âşığıyım


Melih Cevdet Anday

Yaşamak güzel şey doğrusu


Bir Garip Orhan Veli

Ağlasam sesimi duyar mısınız,