Sayfa Yükleniyor...
“Bir vücuttur Asya, su ve çamurdan,
O vücutta kalp gibidir Afganistan.”
Muhammed İkbal
Orta Asya, Hindistan ve Ortadoğu’nun kesiştiği bir bölgede yer alan Afganistan, Orta Asya’nın Güneyinde denize kıyısı olmayan bir ülkedir. Doğu ve Güneyde Pakistan; batıda İran; kuzeyde Türkmenistan. Özbekistan ve Tacikistan; kuzeydoğuda ise Çin (Doğu Türkistan) ile komşudur.
35 milyon nüfuslu, 652.000 km2 yüz ölçümlü, kuzey ve güneydoğusunu düzlüklerin oluşturduğu dağlık bir ülkedir. Bugünkü sınırları ile Büyük Aryana ve Büyük Horasan’ın önemli bir kısmını kapsayan tarihsel coğrafyası açısından coğrafi ve jeopolitik konumu nedeniyle dünyanın en önemli kesişme noktalarından biridir. Bu stratejik konum neticesinde tarih boyunca medeniyetlerin karşılaşma, imparatorlukların çatışma alanı olması bu toprakların kaderi olagelmiştir. Stratejik önemini bugün de korumasından dolayı büyük devletlerin vekâlet savaşlarının yürütüldüğü topraklar olmaktan hâlâ kurtulamamış ve görünen o ki bu makûs talih, uzun bir süre daha bu ülke toprakları ve insanlarının yakasını bırakmayacaktır.
Bugünlerde TALİBAN’ın Afganistan’da yönetimi devralması ve ABD’nin 20 yıllık bir işgal başarısızlığını konuşsak da Afganistan tarihten bugüne 3 bin yıldır sivil, bölgesel veya bölgeler arası savaşlardan nasibini almış işgallere maruz kalmış ve istikrar sağlanamamış bir ülke durumundadır.
Sosyal, siyasi, ekonomik güvenlik ve askeri krizler ABD destekli ittifak yönetimin devrilmesine ve yeni bir yönetimin kurulmasına neden olmuş ancak siyasi ve yönetsel belirsizlik bir şekilde daha devam edecektir. Ülkede bu krizin sürekliliğini neyin sağladığı sorusunun cevabı bu ülkenin siyasi, etnik ve mezhebi karmaşıklıklarında ve çoğu zaman çatışan/çatıştırılan iç güçler, Afganistan’da aktörler arası rekabet ve işgalcilerin uzun vadeli çıkarlarında aranmalıdır.
TALİBAN HAREKETİNİN ORTAYA ÇIKMASI VE YÜKSELİŞİ
Sovyetler Birliği’nin 10 yıl süren işgalin ardından 1989’da ülkedeki askerlerini çekmesiyle Afganistan’da mücahit gruplar arasında 1992’de başlayan bir iç savaş yaşandı.
Afgan İç Savaşı, henüz işgalden yeni çıkmış bir ülkeyi yeniden çatışma ortamına sürükledi. Siyasi istikrarsızlık ülkede devlet kurumlarının yerleşmesini, tahrip olan altyapının yeniden inşa edilmesini, eğitim ve sağlık hizmetlerinin verilmesini engelledi. Taliban bu kargaşa ortamında, Afganistan’da “Hanefi fıkhına dayalı İslami bir sistem” kurma hedefiyle ortaya çıktı. Taliban Hareketi 90’ların başında CIA ile Pakistan istihbarat örgütü ISI’nın da gizli desteğiyle Afganistan’da bulunduğu sırada Sovyetler Birliği’ne karşı savaşan cihatçı gruplarca kuruldu. Örgüt, “talebeler” anlamına gelen Taliban adını, Afganistan’da Peştun etnik topluluğunun yoğun yaşadığı, ülkenin doğu ve güney bölgelerindeki medreselerde eğitim görmüş öğrencilerden alıyordu. Talib, İslam öğrencisi anlamına geliyor ve Taliban da bunun çoğulunu ifade ediyor.
Molla Ömer, TALİBAN’ı Eylül 1994’te, ülkenin güneyindeki Kandahar vilayetinde yaklaşık 50 medrese öğrencisiyle birlikte kurdu. Ardından Pakistan’ın Belucistan eyaletinde medrese öğrenimi gören binlerce genç Afgan Peştun ve Kuzeybatı Sınır Eyaleti’nden gelen gönüllüler, Taliban’a katılmak üzere Kandahar’a gitti. Daha sonra bunlara Pakistan’daki birçok farklı medreseden Afganistan’daki yeni İslami harekete katılmak isteyen Pakistanlı gönüllüler de eklendi. Grubun militan kaynağını sağlayan medreselere ev sahipliği yapan Pakistan’ın başından beri örgütün en önemli destekçisi olduğu ileri sürüldü. Aralık 1994’te 12 bin Afgan, Pakistanlı ve farklı etnik milliyetten öğrenciler Kandahar’da Taliban güçlerine katıldı. 50 kişiyle başlayan hareket, yaklaşık bir ay sonra savaş yorgunu, umutsuz ve çoğu iç savaşta yurtlarından edilmiş Afgan medrese öğrencilerinin katılımıyla 15 bine ulaştı.
Amaç Hz. Peygamber dönemindeki ideal İslam toplumu
Molla Ömer, komünist yönetim devrildikten sonra ülkede “İslami esaslar”a dayalı bir düzenin kurulmasını talep ediyordu. Taliban, önce siyasetle arasına bir çizgi çekti. Grubun yetkili isimleri, iktidarı ele geçirmeye çalışan bir parti olmaktan çok halkı farklı grupların çekişmesinden arındıracak bir hareket olduklarını kamuoyuna ifade etmişlerdi. Ancak Taliban, 3 Ekim 1994’te sürpriz bir saldırıyla Kandahar vilayet merkezini ele geçirdi. 1995 yılı başına gelindiğinde Afganistan’ın 12 vilayetinde kontrolü ele alan örgüt başkent Kabil’i resmen kuşattı.