Sayfa Yükleniyor...
Filistin toprakları yıllardır İsrail’in insanlık dışı saldırılarına maruz kalıyor. Çocuklar annesiz babasız kalıyor, babalar ve anneler evlatlarını yitiriyor. İsrail Gazze’ye saldırılarında sınır tanımıyor.
7 Ekim’den bu yana Gazze’de insanlık suçu işleyen İsrail durmuyor. Çocuk kadın, yaşlı demeden hedef ne olursa olsun saldırılarını devam ettiriyor. Birleşmiş Milletler ve bazı ülkelerin tepkilerine rağmen saldırılarını arttırarak sürdürüyor. Birleşmiş Milletlerin kararlarını hiçe sayıyor. İsrail Gazze’de, Filistin’de savaş suçu işliyor. Ve İsrail uluslararası hukuka göre devlet olma özelliğini yitirdi.
ABD’li eski albay ve Pentagon Danışmanı Douglas Macgregor, ABD ve İsrail askerinin Gazze’ye girdiğini ve ağır kayıplar verdiğini duyurdu. İsrail ordu sözcüsü de piyade ve zırhlı birliklerin kaçırılanlarla ilgili bilgi edinmek için sızma girişiminde bulunduğunu açıklamıştı. ABD’li eski albay, keşif için Gazze’ye sızan ve aralarında ABD askerinin de olduğu birliğin vurulduğunu ve ağır kayıplar verildiğini açıkladı.
Gazze günlerdir saldırı altında. Bu saldırının uzaması, büyümesi çok tehlikeli durumlar yaratır. Türkiye bölgedeki bu tehlikeyi görüyor. Bu nedenle diplomasi trafiğini aralıksız sürdürüyor. Sorun büyümeden adımlar atılması yönünde görüşmelerini sürdüren Türkiye, Mısır, Ürdün ve Lübnan’ın da olayların büyümesi ile bu çatışmanın içine sürüklenmesini engellemeye çalışıyor. İsrail’in amacı zaten bu. Bölgenin istikrarsızlaştırılması için çabalıyor. Bölgede bir kaos çıksın istiyor.
İsrail’in kara harekatı hazırlıkları devam ederken, ABD’nin bu konuda beklemesini tavsiye ettiği biliniyor. İsrail, daha doğrusu Netenyahu karizmayı çizdirdiği için iç siyasette diplerde. Sırf iç siyaset için, İsrail kamuoyu için saldırılarını arttırma ve kara harekatı yapma niyetinde. İnsanların ölmesini önemsemiyorlar. İnsanlık dışı eylemleri yaparken hiç kimseyi dinlemiyorlar. ABD Başkanı Biden ve İngiltere Başbakanı Sunak’ın ziyareti de İsrail’i cesaretlendiriyor.
İsrail yönetimi ülkesindeki tepkiyi azaltmak için güç gösterisi yapmaya hazırlanıyor. Ancak bu, dönüşü olmayan bir felaketin habercisi.
İsrail, Gazze’de kara harekatına başlamak niyetinde. Ancak bu harekat bölgesel bir savaşı tetikleyebilir. İsrail yönetimi ülkesindeki tepkiyi azaltmak için güç gösterisi yapmaya hazırlanıyor. Ancak bu, dönüşü olmayan bir felaketin habercisi.
Gün geçmiyor ki İsrail’in Filistin’e tacizi, saldırısı olmasın. Ekonomik ve silah anlamında dünyanın her yerinden desteği olmasına rağmen, Filistin’i dize getiremedi.
Mısır sınırındaki Refah Kapısı o nedenle 10 Ekim’de yeniden açıldı.
Önce gazetecilerin güvenliğini düşünüp oradan uzaklaşmalarını sağladıklarını düşündük. Ancak otele gelen bomba düşüncelerinin bu olmadığını gösteriyor.
Kıbrıs, Lübnan, Suriye ve İsrail arasında kalan ve Levant Havzası denilen yer ilgi odağı. Batılı petrol şirketlerinin son yıllarda odaklandığı yer tam da burası. Amerika bunu 2010 yılında araştırdı ve rapor tuttu. Bu rapora göre Levant adı verilen bölgede iki noktada petrol ve çok fazlasıyla gaz bulunduğu belirtiliyor. Bu bölgelerden biri Gazze’ye yakın. Büyük bölümü de Lübnan kara sularında. Ancak İsrail söz konusu yerlerin bir bölümünün kendi kara sularında olduğunu öne sürüyor. Hatta belki de bu iştah kabartan durum İsrail’in yıllardır planladığı tek hakimiyet düşüncesini uygulamaya başladığı anlamına geliyor. İsrail’in hedefi Gazze’yi ele geçirip Filistin’i bu yıllar boyunca yetecek gaz ve petrolden mahrum bırakmak.
Gazze’nin hemen yanı başındaki bir alanda, oradaki Filistinlilere 40 yıl yetecek kadar gaz ve petrol var. İşte bu İsrail’in işine gelmiyor. Hem Lübnan hem Gazze Şeridi’ne denk gelen bölgedeki gaz ve petrol yatakları İsrail’in iştahını kabartıyor. ‘Size yok’ demiyor ancak planı vermemek kendine kullanmak niyetinde.
Dünya’da petrol rezervlerinin azalması, petrolün değerinin arttığı bu dönemde bu keşif İsrail’in başını döndürüyor. Zayıf bir Lübnan, zayıf bir Filistin ve Suriye, İsrail’in işine geliyor. Teke başına bu bölgeye hakimiyet kurma niyeti var. Dünya’daki önemli batı kaynaklı petrol şirketleri bu bölge ile ilgili çalışmalarını tamamlamış durumda.
Bu arada Türkiye’nin de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin verdiği ruhsatla Fatih sondaj gemisiyle 7 ayrı bölgede sondaj ve arama faaliyetleri sürüyor.
Coğrafi açıdan bölgeye sınırı olan ülkelerden biri Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Doğu Akdeniz’de aktif bir politika izliyor. İsrail’in bu bölgede yabancı petrol şirketlerini de yanına alarak bir oyun kurmaya çalıştığı belli. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de sondaj çalışmalarına başlaması dengelerin yeniden belirlenmesini gündeme getirdi. Türkiye akıllı adımlarla burayı deyim yerindeyse boş bırakmıyor.
Dünya’nın yarısından fazlasından destek gören İsrail hem siyasi lobi hem ekonomi anlamında güçlü. Ayrıca silah yardımı alıyor. Kaldı ki kendi üretimi silahlar bulunuyor. Bütün bunlara rağmen Filistin hala dimdik ayakta. Demek ki maneviyat önemli. Filistinliler topraklarını bu büyük güce rağmen koruyor ve korumaya kararlı.
Afganistan Cumhurbaşkanı Serdar Davud Han’ın öldürülmesiyle başlayan işgal 9 yıl sürdü. Bu süreçte Afgan Mücahitler ABD’den de destek aldı. 2 milyon Afganlının yaşamını yitirdiği savaş 14 Nisan 1988’de Cenevre’de imzalanan anlaşma ile sona erdi. Rusya yani SSCB Afganistan’da hezimete uğramış oldu, amacına ulaşamadı.
Eski ABD Başkanı George Bush, önceki gün “Bir adamın Irak’ı gayrimeşru ve acımasız işgali” dedi. Ukrayna demek isterken, bilinçaltı sözlerine yansıdı “Irak” dedi. 2003 yılında ABD nükleer silah bahanesiyle Irak’ı işgal etmişti. O dönemde de Bush ABD Başkanı idi. Müreffeh bir Irak şimdi kaos ve ekonomik sıkıntılar içinde.
Ukrayna’da ateşkes ya da masaya oturup sorunu savaşsız çözmek kısa vadede çok mümkün görülmüyor. Zelensky, NATO ve ABD’ye çok fazla güvendi sanki. Ne ABD ne NATO ne de Avrupa, Ukrayna için Rusya’yı karşısına almaz. Bu durumda Ukrayna yalnız kaldı, Zelensky hayal kırıklığına uğradı. Rusya’nın Ukrayna’ya neden girdiğine bir bakalım. Rusya, Ukrayna’nın NATO’ya üye olmasını stratejik, politik, askeri ve ekonomik tehdit olarak görüyor. Bu nedenle Rusya bu harekatı yaptı. Ukrayna’nın yıllar önce NATO’ya üyeliği gündeme geldiği zaman Rusya bu duruma çok sert tepki göstermişti. ABD kısa bir süreliğine Afganistan’da işbirliği yaptığı partneri Rusya’yı fazla kızdırmamak için Ukrayna’nın üyelik durumunu askıya aldı. NATO 16 üyeli ülkeden oluşuyordu. Genişledi 16+14 oldu. Yani 30 ülke NATO üyesi. Ukrayna’nın NATO’ya alınmak istenmesi Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilmesi ile yeniden gündeme geldi. Bu durum Rusya’yı tekrar endişelendirmeye başladı. Ukrayna’nın üye olması ile NATO Rusya’nın sınırına dayanmış olacak. Bu durumu Rusya kabul etmedi.
Batının, Ukrayna’dan sınırı geçen sivillere karşı tutumu oldukça naif. Mutlaka ki böyle olmalı. Sonuçta nereli olursa olsun, dini, ırkı ne olursa olsun insaniyet gereği can önemlidir.
Savaş hangi yönüyle bakarsan bak, kötü fena bir durum. Savaşın kazananı da yok. Savaşta yitip giden canlar, kim olursa olsun, hangi dine, hangi ırka mensup olursa olsun sivil kayıplar üzüyor insanı. Ancak devam eden savaştaki kayıplarla ilgili yapılan ırkçı söylemler kabul edilebilir gibi değil.
Rusya’nın Ukrayna’ya göz dikmesi ve Donetsk ile Luhansk bölgelerinin bağımsızlığını tanıması sonrası iş içinden çıkılmaz hale geldi. Rusya Ukrayna’ya müdahale edecek mi diye düşünülürken ajanslardan müdahalenin başladığı haberleri de gelmeye başladı.
Cuma günü camilerde niye bomba patlatılır. Sadece cuma namazı kılmak için gelen cemaati hedef almıyorlar tabi. Asıl amaç kaos yaratmak. Sanırım 3 cuma üst üste patlamalar yaşandı geçtiğimiz ekim ayı içerisinde. Korku yaratıp insanları sindirmek, ülkede kaotik ortamın devamını sağlamak niyetindeler.
Mürsel ACAY
acaracay@gmail.com
Afganistan’daki patlamalar ülkede kaos ve iç çatışmanın başlayacağının göstergesi. Ve bundan sonra göç dalgasının artacağından korkuluyor. Bu saldırı yalnız ABD’ye değil, Taliban’a da bir mesaj olarak algılanmalı. DEAŞ, “Ben hala buradayım” demeye getiriyor.
Almanya Başbakanı Angela Merkel, Afganistan’da başarısız olduklarını itiraf etti. ABD Başkanı Joe Biden ise “Afganistan ordusunun bile savaşmadığı, Afgan siyasilerin kaçtığı bir ortamda ABD askerini feda etmem “ diye açıklama yapıyor. Peki şimdiye kadar orada ne yapıyordunuz ? Demokrasi götürmek üzere gittiğiniz ülkede kaos yarattınız. Aslında sizin amacınız da demokrasi götürmek değil, içlerine fitne sokmaktı. Bunu yıllarca tüm dünyayı kandırarak yaptınız. Kendinize göre başarılı oldunuz. Yani amacınıza ulaştınız. Ama kandırmak için söylediğiniz ‘Demokrasi’ konusunda başarısız oldunuz.
İsrail’de yaşanan zulüm büyük tepkilere yol açıyor.Ancak bu tepki sadece Müslüman kesimde. Müslüman kesim derken, İslam Ülkeleri liderleri değil, halktan tepkiler sürüyor.Dünya’nın en zengin yer altı kaynaklarına sahip, en müreffeh hayatı yaşayan Ortadoğu’daki ülkelerin liderleri Gazze’ye karşı sus pus. İlaç yok, gıda yok. Çocuklar ölüyor. Ancak Allah’ın lütfüyer altı kaynakları nedeniyle zenginliğe sahip olan liderler ve çevresi lüks yaşamayı ve bu haksızlığa karşı 3 maymunu oynamayı sürdürüyor.
Papa Francesco’nun Irak’ı ziyaretinin altında aslında ne yatıyor. İslam’ı terörle ilişkilendiren batılı ülkelerin ruhani lideri Papa Müslüman ülkeleri neden ziyaret ediyor. Geçtiğimiz yıl Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ziyareti dikkatleri çekmişti. Şimdide Papa’nın ertelenen Irak ziyareti gerçekleşti. İlk bakışta Papa’nın Irak ziyareti bu ülkedeki azınlıkları ziyaret olarak algılanıyor. DAEŞ saldırılarında yıkılan kiliseler ve Hıristiyan cemaati ile buluşma. Ancak bu ziyaret Papa’nın çok planlı, çok yönlü ziyareti olarak algılanmalı. Papa, Vatikan Devlet Başkanı olarak Irak devletini ziyaret etti. Katoliklerin Ruhani lideri olarak da İran’ı pas geçip Şii’lerin temsilcisi olarak Irak’taki ruhani lider Ayetullah El Sistani’yi ziyaret etmeyi seçti. Hem de evinde, ayağına giderek. Papa’nın Irak’ı ziyaretinin bir diğer nedeni de ABD’nin Ortadoğu, Irak üzerindeki projelerine destek ve İsrail’in Büyük Ortadoğu Projesi’ne (BOP)hizmet olarak görülmeli. İsrail, BAE, Mısır ve hatta Suudi Arabistan ile diplomatik olarak görüşmelerini sürdürüyor zaten. Büyük BOP projesi emeline ulaşmak için ara vermeden her türlü oyuna başvuran İsrail bu yolda ABD’yi de kullanıyor. Papa’nın Irak ziyareti de ABD’nin dolayısıyla İsrail’in emeline katkı sunmak.