Geçtiğimiz hafta Beşiktaş Başkanı Hasan Arat, Avrupa Ligi maçı öncesinde yaptığı açıklamalarda istifaları değerlendirirken sosyal medya trollerine dikkat çekti. Ancak bu konu, Arat’ın gündeme getirdiği bir mesele değil; eski başkanlardan Fikret Orman da geçmişte paralı trollerin kulübü bir virüs gibi sardığını defalarca kongrelerde ve televizyon programlarında dile getirmişti.
Bana göre, kulüplerin ve başkanların sosyal medyaya fazlaca takılmaması gerekiyor. Sosyal medyada yazılanların çoğu hayal ürünü. Örneğin, 14 yaşındaki bir çocuğun “Ben Talisca’yı istiyorum” ya da “İstifa!” demesi, gerçeklikle uzaktan yakından alakası olmayan yanıltıcı bir durum. Bu çocuklar, kulübün içinde bulunduğu koşulları ne anlayabilir ne de bilebilir. Toplum olarak artık okuma alışkanlığımızı kaybettik; araştırmıyoruz, derinleşmiyoruz. Her şeyi anlık tüketiyoruz. Bu nedenle sosyal medyada yazılanlara bakarak kulüp yönetmek mümkün değil. Bir kulübün sağlam bir stratejisi, planı ve programı olmalı. Sosyal medya baskısına rağmen bu planlar kararlılıkla uygulanmalı.
Her kulübün dinamikleri ve yapısı farklı olabilir, ancak sosyal medyada koparılan yaygaralarla bir adım ileri gidilemeyeceği açık. Sonuçta, bu süreçlerden en çok zarar gören yine kulüpler oluyor. Nitekim Hasan Arat da başkanlık görevinde henüz bir yılını dolduramadan sağlık sorunları nedeniyle istifa etmek zorunda kaldı.
Beşiktaş özelinde konuşacak olursak, taraftar artık gerçekleri görmeli. Birbirini kışkırtmaktan ve gaza gelmekten vazgeçmeli. İnsanları hemen harcamaya çalışıyoruz. Eğer bu böyle devam ederse, yakında camialarda başkanlık yapacak kimse kalmayacak.
Artık gerçek dışı gündemlerden uzaklaşmalı, doğru bilgiye ve güvenilir kaynaklara yönelmeliyiz. Bu, kulüplerimizin geleceği için en doğru yol olacaktır.