AMERİKA BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN'A KARŞI MI?


  • Oluşturulma Tarihi : 30.06.2014 08:21
  • Güncelleme Tarihi :
AMERİKA BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN'A KARŞI MI? yazının resmi

Amerika Birleşik Devletleri, son yıllarda özellikle Irak'tan askerini çektiği 2011 yılından bu yana sık sık Irak'ın toprak ve siyasal bütünlüğünden yana (dolaylı olarak bağımsız Kürdistan'a karşı) ve Türkiye-Kürdistan Bölgesi arasındaki yakın işbirliğinden rahatsız olduğunu birkaç defa dile getirdi. İlk bakışta ABD'nin eski bir Türkiye alışkanlığı olan bölünme fobisine tutulduğunu zannedilebilir, fakat bu anlayışın altında yatan ABD'nin bir dizi bölgesel ve küresel endişeleri var.

Öncelikle ABD'nin 11 Eylül 2001 İkiz Kule saldırılarıyla birlikte 'teröre karşı küresel savaş' bahanesiyle önce Afganistan'ı ve ardından Irak'ı işgal etmesi büyük bir fiyaskoyla sonuçlandı. Soğuk Savaş sonrası dünyada artan iyimserlik ve küresel barış havası, küresel çapta silahlanmayı düşürmüş, Süpergüçlere bağımlılığı görece zayıflatmış ve uydu ülke anlayışı yıkmıştı. Küresel hegemonyasını tehdit altında gören ABD'nin neo-conları 11 Eylül saldırısını fırsat bilerek Ortadoğu bölgesine askeri bir operasyon düzenledi. Bu vesileyle hem küresel silahlanmayı hızlandıracak, dünya politikasını yeniden güvenlikçi çizgiye çekecek ve doğal olarak hem bölgesel hem de küresel hegemonyasını sağlamlaştıracaktı. Fakat Amerika'daki hesap Ortadoğu'ya uymadı.

Afganistan'da bir türlü düzen kuramadı, Taliban'nın etkisini Afganistan'da kıramadığı gibi, başta Pakistan olmak üzere, tüm bölgeye yayılmasını engelleyemedi. Irak'ta ise, saplandığı bataklıktan 2011 yılında adeta kaçarak kurtulmaya çalıştı, fakat hala tam olarak kaçabilmiş değil. Sonuç olarak, 2001 yılında hegemonyasını tekrar güçlendirmek üzere girdiği Ortadoğu bölgesinde, var olan zayıf hegemonyasını iyice zayıflattı. Bölgesel zayıflama küresel hegemonyasını ciddi oranda etkilemeye başladı. Son yıllarda ABD'de 'Amerikan hegemonyasının sonu mu?' türünden yapılan yayınlarda ciddi bir artış var. Bu algının oluşmasında küresel ekonomik kriz ve dünyada artan ABD payının düşmesinin yanında Ortadoğu'daki başarısızlıkların büyük bir etkisi var.

2011 yılında ABD Irak'ı terk ettiğinde ülkede hala ekonomik ve siyasal istikrarsızlık vardı, toplumsal kesimler arasında sorunlar vardı ve Irak'ın bölünme riski vardı. Bugün bu sorunların hepsi daha da derinleşmiş durumdadır. IŞİD liderliğindeki dağınık bir yapılanma ABD'nin kurduğu Irak'ın düzenli ordusunu ( ve ABD'nin kurduğu düzeni) bir haftada altüst etti. ABD ( birkaç eğitici dışında) Irak'a asker göndermeyeceğini söyledi ki yakın tecrübelerinden dersler çıkarmış görünüyor. Fakat bu açıklama tek başına bile, ABD'nin bölgesel ve küresel hegemonyasının ciddi anlamda zarar gördüğünü göstermektedir. ABD tek başına düzen kurucu bir aktör değildir artık, hatta düzen koruyucu bile değildir.  Fakat uzaktan kumandayla bu rollerini oynamanın gayreti içindedir.

Bağımsız Kürdistan tepkisi ve Türkiye-Kürdistan bölgesi yakınlaşmasına gösterdiği tepkiler aslında bölgede hegemonyasını sürdürme çabalarının bir parçasıdır. Irak'ın bölünmesi demek, ABD'nin 'bölgeye demokrasi, huzur ve barış getiriyorum' tezinin iflası demektir ki zaten mevcut durum çok da farlı değildir. Irak'ın bölünmesi bölgesel güçlerin ( Türkiye, Iran ve S. Arabistan'ın) etkinliğini arttıracaktır. Bu durumda Türkiye'nin Kürt bölgesinde, İran’ın Şii bölgesinde ve S. Arabistan'ın Sünni bölgesinde lokal hegemonlar olacağı tahmin edilmektedir. Oysa John Miershimer'in ileri sürdüğü gibi, ABD gibi küresel hegemon güçler, yerel hegemonyaların oluşmasına bile tahammül etmezler.

ABD'nin Türkiye-Kürdistan işbirliğine ( özellikle petrol ve doğalgaz anlaşmalarına) karşı oluşu başta Irak'ı böleceği tahmini ve en önemlisi Türkiye'nin bölgede etkinliğinin artacağı hesabıdır. 2011 yılından bu yana başta dışişleri olmak üzere ABD yetkilileri Türkiye-Kürdistan yakın ilişkisinden rahatsız olduklarını defalarca hem açıktan hem de kapalı kapılar arkasında hem Türkiye hem de Kürdistan yetkililerine ilettiler. Fakat iki taraf da ABD'yi tamamıyla dinlemediler.

Mart 2003 tezkere krizi, İsrail ile ilişkilerin bozulması, Rusya ile yakın ilişkiler, Çin'le Füze anlaşması,  Nükleer krizde İran'a yakın olması gibi hususlardan dolayı zaten Türkiye son 10 yıldır bazı ABD yetkilileri gözünde olağan şüpheli konumundaydı. Nihayetinde Türkiye'nin gücü bir yere kadardı ve buna göz yumulabilirdi. Fakat Kürdistan bölgesi ile 50 yıllık petrol anlaşması, 12 milyar dolara yaklaşan ikili ticaret ( dolaylı bir tür ekonomik entegrasyon) ve yoğun siyasi işbirliği yakın gelecekte Türkiye'nin gücüne güç katacağını, bölgesel güç olma iddiasını güçlendireceğini ve yeri geldiğinde ABD'ye daha kolay hayır diyebilme ihtimalinin artacağını biliyor. Bu nedenle, ABD bu ittifaktan oldukça rahatsız.

ABD; Türkiye'yi bir yere kadar anlıyor, fakat daha devlet olamamış Kürdistan Bölgesi’nin kendisine hayır demesini bir türlü anlamıyor ve kabullenmek istemiyor. ABD Dışişleri Bakanı son Irak gezisinde Kürdistan yetkililerle Bağdat'ta görüşmek istiyor, fakat hiçbir Kürt yetkili gitmediği gibi Kerry'nin Erbil'e gelerek kendileriyle görüşmesini istiyorlar ve Kerry Erbil'e gitmek durumunda kaldı. ABD Kürdistan yönetiminin petrol ihracatı yapmamasını, yapacak olsa da gelirlerini ABD bankalarına yatırmasını talep ediyor, fakat ihracat Türkiye üzerinden gerçekleşiyor ve petrol gelirleri Halkbank'a yatırılıyor. Bütün bu gelişmeler ABD yönetimini hoşnut eden gelişmeler değil. Gücünü, etkinliğini ve hegemonyasını zedeliyor.

ABD, Irak'ın bölünerek her bir parçanın bölgesel aktörlerin etkisine girmesini istemediğinden, Irak'ın bir bütün olarak kalmasını istediğinden, hem de Türkiye-Kürdistan yakınlaşmasının iki tarafa da görece bağımsız hareket etme fırsatı vereceğini bildiğinden, hem bağımsız Kürdistan'a karşı hem de Türkiye ile yakın işbirliğine karşı çıkıyor. ABD baskılarının sonuç verip vermeyeceğini tahmin etmek zor, fakat zaman bize doğru cevapları verecektir.

 

AMERİKA BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN'A KARŞI MI?
Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen
Yazarımız Kim ?

Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen