2

Avrupa Birliği ve Demokratikleşme: Orta ve Doğu Avrupa Tecrübesi


  • Oluşturulma Tarihi : 07.03.2016 08:47
  • Güncelleme Tarihi :

Bir toplumun demokratikleşme için iç faktörler ve dış faktörler var. Demokratikleşme literatüründe uluslararası dinamikler üzerine yazılmış çok fazla kaynak var. Özellikle Avrupa Birliği'nin aday ve üye ülkeler üzerindeki etkisi çok tartışılır. Verilen örnekler arasında 1970 ve 80'lerde Portekiz, İspanya ve Yunanistan ve Soğuk Savaş'tan sonra da Orta ve Doğu Avrupa'nın demokratikleşmesi gelir. Fakat demokratikleşme, hele hele demokrasinin yerleşmesi yani konsolide olması zaman alan ve ciddi emek isteyen bir süreçtir. Daha 1990'ların ortasında hatta tam üyelik eşiğinde bile birçok Orta ve Doğu Avrupa ülkesinde demokratikleşmenin seyrinden ciddi anlamda endişe ediliyordu. Korkuları Komünizmin geri gelmesiydi.

Yerleşmemiş Demokrasiler hep istikrarsızlık ve çatışma üretir. Başka bir ifade ile geçiş sürecinde demokrasilerde çıkar çatışması nedeniyle istikrarsızlık ve huzursuzluklar meydana gelir. Konsolide olmuş demokrasiler ise toplumda istikrar, barış ve özgürlük üretir. Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin de yaşadığı geçiş süreciydi fakat toplum endişelenmekte de haklıydı.

Komünizm geri mi geliyor? Bu aslında, 1990'ların ortasından itibaren Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde en çok endişe edilen durum ve en çok sorulan soruydu. Yarım asırlık kabus dönemi geri mi geliyordu acaba? Özgürlük, demokrasi ve barış sarhoşluğu bir hayal kırıklığına mı dönüşüyordu? Bu endişelerinde ne kadar haklıydılar?

Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde 1990'ların başında Romanya hariç barışçıl devrimler gerçekleşmiş, barışçıl bir toplumsal değişim ve dönüşüm başlamış ve demokratikleşme sürecine girilmişti. Macaristan hariç hepsi sıfırdan sivil ve demokratik anayasalar yapmıştı. Neredeyse tüm ülkelerde karizmatik ve efsanevi liderler iktidara gelmişti. Çek Cumhuriyeti'nde Vaklav Havel, Rusya'da Mikhail Gorbaçov ve sonra Boris Yeltsin, Polonya'da Lech Walesa gibi liderler komünizmi yıkan, karizmatik ve saygın liderler olarak ortaya çıktılar. Halk tarafından Komünizmi yıkan, özgürlüğü ve demokrasiyi getiren liderler olarak büyük saygı görüyorlardı.

Komünizm ve tek parti yönetimi gitmiş, herkes özgürlükçü demokratik bir yönetim bekliyordu. Yıllar su gibi hızlı geçiyordu, fakat o bekledikleri demokrasi bir türlü gelmiyordu. Demokratikleşmede isteksiz olan bazı ülkelerde durum daha da vahimdi. Örneğin, Romanya'da Ion Iliesco üç defa devlet başkanlığına seçilmiş ve adeta kendi rejimini kurmuştu. Hak ve özgürlükler, basın ve ifade özgürlüğü, demokratik haklar bakımından neredeyse Cheauşescu'yu aratmıyordu. Birçok ülkede benzer gerilemeler yaşanıyordu. Bu nedenle herkes haklı olarak endişeleniyor ve acaba Komünizm geri mi geliyor diye soruyordu. Bu konuda sayısız konferanslar düzenleniyor, makaleler ve kitaplar yayınlanıyordu.

Yapılan analizlerde bu endişeyi arttıran bazı gelişmeler olmuştu. Totaliter ve tek parti yönetimine dayalı Komünizm ya da Sosyalizm gitmişti fakat arzuladıkları demokrasi ve özgürlük bir türlü gelmiyordu. Hatta tam tersine gelişmeler oluyordu. İlk yıllardaki özgürlükçü anlayış, altında giderek daralıyordu. İlk yıllardaki birey ve özgürlük merkezli söylem, yerini devlet ve güvenlik merkezli bir söyleme bırakıyordu. Tek parti yönetimi yoktu fakat hakim partiler giderek tek parti rolüne soyunuyordu.

Fakat korktukları başlarına gelmedi.

Yani, Komünizm hala gelmedi Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine. Demokratikleşme uzun soluklu, sabır ve emek isteyen bir süreç.

Türkiye 65 yıldır bu süreci yaşamaya devam ediyor... Herkes sadece kendine demokrat olmadığı zaman demokratik konsolidasyon sağlanabilir. Bir de en önemlisi uluslararası faktörler sizden yana olacak.

Avrupa Birliği ve Demokratikleşme: Orta ve Doğu Avrupa Tecrübesi
Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen
Yazarımız Kim ?

Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen