Barcelona Saldırıları, Küreselleşme ve İnsanın Kıyameti...


  • Oluşturulma Tarihi : 05.10.2017 08:45
  • Güncelleme Tarihi :
Barcelona Saldırıları, Küreselleşme ve İnsanın Kıyameti... yazının resmi

Küreselleşme kitle iletişim, bilgi, finans, ticaret ve kültür başta olmak üzere hayatın her alanında kültürler ve toplumlararası artan ilişkileri tanımlayan bir süreç. 1970’li yıllardan beri, özellikle, soğuk savaştan sonra sık kullanılan bir kavramdır. Fakat içeriği de tam olarak doldurulmayan ve popüler olduğu kadar içi boşaltılan bir kavram.

Barcelona’da meydana gelen terör saldırısında 13 insan öldü ve 100’den fazla insan da yaralandı. Terör kavramı ne yazık ki uluslararası ilişkilerde üzerinde anlaşılamayan, tanımlanamayan ve bu nedenle tartışmalı bir kavramdır. Her ülke ve her uluslararası teşkilat kendi çıkar ve algısına göre bir tanım yapıyor. Herkes işine geldiği gibi, birilerine terörist, birilerine gerilla, birilerine özgürlük savaşçısı diyor. Her tanım farklı farklı unsurlar içeriyor. Fakat literatürdeki bütün tanımlar sivilleri hedef alan saldırıları amacı ve yöntemi ne olursa olsun terör olarak tanımlar.

Tanımlar bu denli farklılaşınca haliyle terör denen sorunu yeryüzünde çözmek kolay hatta mümkün olmuyor. Hatta bu kavramın gelişigüzel ve hoyratça kullanılması terörün yaygınlaşmasına ve artmasına yardım ediyor. 11 Eylül 2011 ikiz kule saldırıları olduğunda İngiltere’de yüksek lisans yapıyordum. İlk günlerde sadece bir dakika içerinde peş peşe onlarca kez dehşet verici bir ses ve görüntü eşliğinde CNN ve BBC ekranlarında onlarca defa büyük harflerle ve yüksek bir sesle “ISLAMIC TERRORISM” yazılıyordu. Bu hoyratça kullanım bir süre devam etti. Sonra bunun doğru bir strateji olmadığını anlayan dünya liderleri biraz daha dikkat ettiler ve fakat bugün dünyada “islamcı terör” kavramının yaygınlaşmasına ve sorgulanmadan kullanılmasına ve İslamofobya’nın ortaya çıkmasına hizmet ettiler.

Kınamak ya da lanetlemekle de çözülmüyor. Küresel ya da lokal olsun, bu küresel şiddet ve terörün siyasi, ekonomik, kültürel, tarihi, dini ve coğrafi nedenleri vardır. Bu nedenleri ortadan kaldırmadan onu çözmek mümkün değildir. Terör sorunu bir buzdağı gibidir. Su altında kalan kısım çıkar, kültür, inanç, değerler, siyasi, ekonomik ve tarihi nedenlerden oluşur. Buzdağının görünmeyen kısımları yani sorunun nedenleri ortadan kaldırılmadan, onu yok etmek mümkün değildir. Sadece görünen kısımla ilgilenmek, sorunu büyütür.

Ayrıca, dünya üzerinde bir huzur havzası inşa etmek de mümkün değildir. Zira, küreselleşmiş dünyada, bir bölgedeki şiddet ve terör rahat bir şekilde dünyanın başka bir bölgesine etki edebiliyor, oraya sıçrayabiliyor. Ortadoğu’daki bir çatışma Avrupa, Amerika ya da Uzakdoğu’yu başta ekonomi ve finans olmak üzere birçok yönden etkiliyor. Küresel sorunlar ancak küresel işbirliği, dürüstlük, hakkaniyet ve adaletle çözülebilir. Güneyin sorununu dert edinmeyen Kuzey, Batının sorununa el atmayan Doğu ya da tersi, durumlarında insanoğlu huzur bulamaz. İnsanlık bir bütündür. Bir yerdeki sorun diğer yerleri de huzursuz eder. Dünya bunun farkında olmalı. Ne lokal ne de küresel düzeyde, nefret ve silahla hiçbir sorun çözülmedi/çözülemez de.

Ortadoğu’da yılarca diktatörleri besleyen, onlara kucak açan, o zalimce yönetimlerin sürmesini sağlayan küresel düzene, dünya varlıklarının yeryüzünde bu kadar adaletsiz dağıtılmasına ve bunun gelişen teknoloji ile herkes tarafından görülmesine, küresel fakirlik ve adaletsiz dağıtımın dünya toplumlarında oluşturduğu kutuplaşmaya çareler aranmalıydı/aranmalıdır. Paul Kennedy daha 1989 yılında üçüncü dünya savaşının zenginlerle fakirler arasında çıkacağını iddia ediyor. Tarih boyunca zenginler ile fakirler arasında büyük adaletsizlik ve gelir uçurumu olduğunu ve fakat eskiden insanların zenginlerin hayatı hakkında fazla bilgiye sahip olmadığını söyler. Bugün teknoloji sayesinde bir şeffaflaşma var. Bu sayede zenginlerin lüks yaşamı hakkında bilgi sahibi olan fakirlerin daha da kinlendiğini ve onlardan nefret ettiğini ileri sürer. Bütün bunların üstüne sömürgecilik tarihi, hala devam eden kültürel hegemonya ve buna bağlı kültürel sömürgecilik iddiaları ve yine zengin Batı’nın dünyanın her yerinde düzenleyici bir rol oynaması ve söz konusu yerlerde akan insan kanını koyun. Bütün bunlar bu öfkeyi besleyen unsurlardır. Bunlar, tabi ki terörü haklı çıkarmıyor, hiçbir gerekçe masum bir insanın hayatına mal edilemez. Özellikle, “Haksız yere bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir” inancında olanlar için bunun hiç bir şekilde yeri olamaz.

Bu insanlar psikopat, haşhaşi, merhametsiz bir serseri grubu denip de atılamaz. Evet içlerinde bu tipler de vardır. Fakat bu bir çözüm değildir. Öncelikle nedenleri ortadan kaldırmak ve onu besleyen iklimi kurutmak gerekir. Asıl psikopat ve ahlaksızlık bir insanın dünyanın herhangi bir yerinde masumları hedef alan bir terör eylemine sevinmesidir. Gerçek hayatta ya da sosyal medyada “Barcelona’yı da patlatmışlar, hahahaha...” diyen bir insan ruhen, zihnen, ahlaken çürümüştür, o terörist kadar teröristtir. Belki de öncelikle bu ruh hastalarından tedaviye başlanmalıdır. Sonrası daha kolay olacaktır. Zira o caniliği besleyen iklim, bu anlayıştır. Dünyada herhangi coğrafi bölgeye veya topluma ait zalim bir devlet politikasına olan öfke, masum insanlara yönlendirilemez. Böyle bir süreç sadece insanlığımızı öldürür. Aynı şekilde, dünyanın diğer bölgelerine değer vermeyen, onları insan yerine koymayan, kendisiyle eşit görmeyen, kendi dışındakileri teröristleştiren ve insandışılaştıran hastalıklı bir yaklaşımla da hiçbir sorun çözülemez. Aksine, yeryüzünde fesada hizmet eder.

Klasik tabirle, küreselleşme süreci dünyayı küçük bir köy haline getirdi. Daha önemlisi, siber teknoloji dünyayı daha da küçültmektedir. Ve yakın gelecekte insanlar birbirlerine çok daha kolay ve maliyetsiz bir şekilde daha büyük zararlar verebilecektir. Bu insani felaketin hatta kıyametin önüne geçmenin tek yolu ahlaktır. Bütün insanları eşit kabul eden, herkesin hakkını kendi hakkı kadar kutsal ve değerli gören, farklılıklara saygı gösteren bir ahlak. İnsanları ırk, renk, dil, din, cinsiyet, felsefi düşünce ya da başka hiçbir temelde ayırmayan ve hiç bir nedenle ayrımcı davranmayan bir ahlak.

Aksi takdirde, bu teknoloji hızıyla ve ahlaksızlıkla insan kendi kendini bitirecektir. Kendi kıyametine bir ışık hızıyla yaklaşmaktadır. Bunun önüne geçmek, herkesin kendi çapında görevidir. Öfke ve kinden beslenen insanlara itibar edilmemeli, insanlığın özü ve inancımızın temeli olan sevgi ve saygı ile bu süreci durdurabiliriz.

Barcelona Saldırıları, Küreselleşme ve İnsanın Kıyameti...
Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen
Yazarımız Kim ?

Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen