BARIŞ EĞİTİMİ VE ÇÖZÜM SÜRECİNİN GELECEĞİ


  • Oluşturulma Tarihi : 01.10.2014 18:16
  • Güncelleme Tarihi :
BARIŞ EĞİTİMİ VE ÇÖZÜM SÜRECİNİN GELECEĞİ yazının resmi

Bir asrı aşan tarihi ve 30 yıla yakın süren şiddet boyutuyla Kürt sorunu, 2012 yılında kimi uluslararası ölçümlere göre savaş olarak kategorileştirilmişti. Yoğun bir çatışma döneminin hemen ardından 2013 başında gelen çözüm süreci, aslında başta önceki girişimler gibi geçici ve kısa ömürlü olacağı tahminleri yapılıyordu. İtiraf etmek gerekirse, ben de öyle düşünenlerdendim. Doğrusu, böyle düşünmek için bir dizi teorik neden de vardı ( hala da var). Fakat şaşırtıcı bir şekilde süreç, beklentilerin aksine bir takım provokasyon girişimlerine rağmen, ufak tefek bazı gerginlikler dışlında sorunsuz ilerledi. Son zamanlarda, Kürt siyasal hareketi cephesinden süreci sorgulayan bir dizi açıklama geldi. Bu da, süreçle ilgili bazı sorunların olduğuna işaret etmektedir. Ve bu da doğal olarak, hassas olan toplumsal barış konusunda kötümser bir havanın oluşmasına neden olmaktadır.

Çözüm süreci ya da barış sürecinin başından beri bir takım sorunları vardı ve süreç ilerledikçe yeni sorunlar ortaya çıkıyor. Sürecin şeffaflığı konusu en çok tartışılan sorunların başında geliyordu, oysa bu süreç, belki de dünyanın en şeffaf süreci olarak başladı. Fakat zaman ve süreç ilerledikçe şeffaflık aynı oranda devam etmedi. Ve şimdi olması gerekenden da az şefaf bir sürece evrildi. Takvim meselesi ikinci bir önemli tartışma konusuydu. Hükümet hep takvimi reddetti fakat şimdi takvimin olduğunu öğreniyoruz ki zaten takvim olmadan bir barış sürecinden bahsedilemez. Fakat burada sorun takvimin olup olmaması değil, belli bir zamandan sonra o takvimin en azından bir kısmının kamuoyu ile paylaşılması gerekir. Bu da şefaflıkla ilgili önemli bir sorun. sürecin Baştan beri eksik olan sorunlarının başında arabuluculuk kurumunun olmaması ya da bilinmemesidir. Akil insanlar heyetinin böyle bir fonksiyonla işine devam edeceğini tahmin ediyordum fakat olmadı. Acaba gizli bir arabulucu mu var diye düşünülüyor. Olmaması çok zor fakat, imkansız da değil tabi. Dünyada şu ana kadar ciddi bir mesafe almış olan hiçbir barış süreci arabulucusuz olamamıştır. Türkiye'de sürecin bu denli sorunsuz ilerlemesi bu ihtimali daha da güçlendiriyor. Diğer bir sorun ve önemli ve belki de en açık sorun katılım meselesidir. Baştan beri sürece katılım sınırlı oldu: Kürt Siyasal hareketi ve devlet. Oysa başta bu iki aktörle başlasa bile zamanla diğer siyasi aktörlerin sürece dahil edilmesi gerekirdi. Görece bir toplumsal barış var yani şiddet yok, fakat bu gerçek bir barış değildir. Negatif ve kırılgan bir barıştır. İki cephede de siyasal muhalefet ve toplumsal muhalefet sessiz ise barışa olan özleminden ve kısmen başarılı giden süreçtendir. Fakat artık geniş toplumsal ve siyasal katılımın olmadığı her an süreci zayıflatacaktır. Bugün yaşadığımız sorunların bir kısmının bu eksikliklerden kaynaklandığını söylemek yanlış olmaz.

Barış süreçleri salt teknik ve prosedürel olgular değildir. Bunun siyasal kültür, toplumsal zihniyet ve hoşgörü anlayışı boyutları da vardır. İki yıldır devam eden bir süreç olmasına rağmen, Kürt kültürüne ve Kürtlerin kültürel taleplerine karşı hem toplumsal hem de siyasal düzeyde ciddi bir kaygı ve önyargı mevcuttur. Kendini ve değerlerini üstün görme dolayısıyla eşitliği reddetme; Kemalist bir hastalık olan bölünme fobisinden bir türlü kurtulmama; çatışma dilini tamamen terk etmeme ve uluslararası aktörlerin katılımına kapalı olma devam eden bazılarıdır. Bunların hepsi çözüm önünde duran kültürel engellerdir.

Çözüm için, sürecin kendisinin varlığı bu korkuları bertaraf etmek için önemlidir, fakat yetersizdir. Daha doğrusu, süreci topluma benimsetecek eğitim araçlarına başvurulmamaktadır. Örneğin G. Afrika, Bask ve K. İrlanda gibi büyük oranda başarılı örnekler topluma tanıtılmamaktadır. Kısacası, barış eğitimi ile ilgili ciddi bir girişim yoktur. Bir asırdık korkularla yönetilmiş ve benzer örneklerden mahrum olan toplumun önemli bir kesimi her türlü insan hakları, demokratik ve kültürel talepleri, ulusal birliğe yönelik dünyada eşi benzeri olmayan tehditler olarak algılamaya devam etmektedir. Daha doğrusu toplumun bir kesimi demek büyük bir iyimserliktir, buna müzakereyi yürüten siyasal aktörlerin içindeki bazı şahıslar da dahildir. Kürt toplumunun en yaygın talep ettiği insani, ahlaki ve demokratik olan anadilde eğitim hakkını bile atom bombası gibi tehlikeli görenler var ve  hükümetin içinde bile bunların sayısı az değildir.

Anadilde eğitim temel bir insan hakkıdır. Pedagojik olarak da, çocukların ruh sağlığı ve gelişimi açısından olması gereken bir şeydirAnadilde eğitimin sadece anadilde eğitimi kapsamadığı, bunun yanında resmi dilin de o eğitimin bir parçası olduğu anlatılsa çok kolay bir şekilde hayata geçirilebilecek bir haktır. Karşı olanlar olmasına rağmen, Türkiye toplumunun genelinde kabul görmüş bir hak. Bugün örgün eğitimde tanınması ciddi bir tepkiye neden olmayacaktır. Fakat bunun için öncelikle,  müzakereyi yapanların bu korkusunu yenmesi lazım.

Bütün bu korku ve önyargılar maalesef sadece Türkiye Kürtleriyle ilgili değil, bazı kesimlerde dünyadaki tüm Kürtleri ötekileştiren ve tehdit gören hastalıklı bir anlayış var. Bu hastalık o kadar derindir ki Kürtlerle savaştığı için bazıları IŞİDsever bile olabiliyor. Hatta bu kişiler, Kürtleri zihinlerinde insandışılaştırdıkları için, Kürtlere yapılan her türlü zülüm ve ahlaksızlığı gayet normal karşılıyor ve bir haksızlık olarak algılamıyor. Bu nedenle zaten, onların en temel ahlaki ve insani taleplerine karşı çıkabiliyorlar.

Çatışma yönetimi, bir nevi algı yönetimi süreçleridir. Teknik olarak ve prosedürel anlamda her türlü tedbiri alabilirsiniz fakat kültürel ve zihinsel kalıplara yönelik adım atmazsanız başarılı bir barış sürecini sürdürmeniz imkansız olur. Bugün geldiğimiz noktada, teknik olarak da sıkıntılı bir süreç var karşımızda fakat en önemli eksiklik eğitim (barış eğitimi -  anadilde eğitim) ve katılım  görünmektedir. Barış sürecini yürütenlerin bundan sonra dikkate alması gereken en önemli hususlardan birisi de şüphesiz ki budur. 

BARIŞ EĞİTİMİ VE ÇÖZÜM SÜRECİNİN GELECEĞİ
Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen
Yazarımız Kim ?

Prof.Dr. Nezir Akyeşilmen